Deha: SERAFETTIN BOSANMAK ISTIYOSAN BOSAN BENIM NAFAKAMI TAZMINATIMI VER SEN YOLUNA BEN YOLUMA
Yiğit: Deha ne diyosun?
Hamza: İstediğini yapmadık diye yapıyor.
Hamza: Tripli kendi aklınca.
________________
Bu kurgu bir öğertmen kurgusudur, içinde sm...
Gözlerini üstümden ayırmadan vücudumu süzdü, gözleri her bir kıvrımımı, her bir detayımı incelerken suya açmış gibi bakıyordu. Sanki yıllardır aç gibi bakıyordu, emir bekliyordu ve onay aldığı o an saldıracak yiyip bitirecekti.
"Yiğit niye öyle bakıyorsun," dedim gözlerimi kaçırarak. Yüzüm kızarıyor güz temasından kaçınıyordum, yüzüm kızarmıştı ve onun karşısında bu denli bir duruş sergilemek hoşuma çokta gitmiyordu.
"Neden çok mu utandı benim bebeğim?"
Utanmıştım. Hemde fazlasıyla, fakat bunu ona tabiki söylemeyecektim. Yani kısacası onun karşısında cıbıldak bir şekilde, bileklerimde kelepçe ile durmak utandırıyordu.
"Bu kelepçeler neden peki?" Dedim dudağımı ısırarak.
Üzerime eğildi, ellerini belime yerleştirerek boynumu öpmeye başladı. Küçük, zevk içeren erkeksi mırıldanmaları ile yerimde kıpırdandım. Dokunuşları, dudağının tenimde bıraktı hafif ıslaklık ve sıcaklık hoşuma gidiyordu.
Öpücüklerinin arasında tenime doğru fısıldadı. "Tırmalıyorsun bebeğim, rahat dur diye."
Fısıldaması içime içime işlerken inledim. Sesimi duyunca gülümsedi, avını elde etmiş bir avcı misali oynuyordu benimle.
İkimizin ağzından çıkan mırıltıların arkasından duyduğumuz kapı zili ile dudakları duraksadı. Belimdeki eli olduğu yeri sıkarken ağzından bir küfür çıktı. Hatta... birkaç tane.
"Hay sikiyim," dedikten sonra bedenimden ayrıldı. Kapıya giderken devam etti. "Zamanlamanıza sokayım orospu çocukları, sikimin keyfini mi bekliyorsunuz pezevenkler."
Yiğit arkasını dönüp gittiğinde bileklerimdeki kelepçeye ve vücuduma baktım. Kapıyı açtığı kişiyi beni unutup içeri alırsa ne bok yiyecektim, asıl sorum buydu.
Onu izlediğimde bir hışımla kapıyı açtığını gördüm, kapıyı araladığı yere vücudunu koyarak içerisinin görüntüsünü engellemişti.
"Meriç, zamanlamanı sikiyim senin," dediğinde gelen kişinin kardeşi olduğunu anlamıştım. Aklımdaki soru iyice yaklaşıp korkutmaya yelteniyordu. "Bekle iki dakika Allahın cezası geliyorum." Diyerek kapıyı kapattı ve yanıma adımladı.
"Yukarıya çık kıyafetlerimden giyin bebeğim, özür dilerim ama emin ol telafi edicem. Hemde çok güzel bir şekilde, üstümde titremeni sağlayacağım." Tekrar dudaklarını boynuma bastırınca üzerimden kalktı.
********
Oturduğum yerde bacak bacak üzerine atarak karşımdaki çocuğa bakıyordum. Cidden zamanlamasını sikeyim, gelecek başka gün mü kalmamıştı.
"Neyse öyle işte canım abim birkaç gün sende kalıcam, yani tabii çok meraklı değilim bende seninle kalmaya..."
"Siktir git o zaman."
Atilla abisine dudaklarını büzerek baktığında iyice sinir olmuştum, abi kardeş olduklarını bilmesem cilve yaptığını düşünürdüm.
Biraz daha bunlara katlanmak istemiyordum, yukarıya çıktığımda Hamzayı arayıp gelip beni almasını istemiştim. Nerede kalmıştı bu, kafayı yiyecektim şu an.
"Deha sallama şu ayağını birtanem." Daldığım yerden gözlerimi çekerek Yiğite baktım.
"Bilerek olmuyor özür dilerim." Sözümü bitirir bitirmez telefonuma düşen mesaj ile kilit ekranımda mesajı okuyup Hamzanın geldiğini ve kapının önünde olduğunu anladığımda ayaklandım. "Hamzayı çağırmıştım beni eve bırakması için, o gelmiş ben gidiyim."
Yiğit benim gibi ayaklandığında önümde durup dudaklarıma eğilmişti. "Tripli olduğunu hissedebiliyorum hayatım, ama düzelteceğim. Keyfine bak." Sözlerinden sonra dudaklarımı öpüp çekildi. Tek kelime etmeden arkamı dönüp kapıya ilerledim ve aynı şekilde evden çıktım.
Hamzayı arabasına yaslanmış telefonuyla uğraşırken gördüğümde koşarak ona sarıldım. Erkeksi hafif kokusu burnuma dolunca daha sıkı sarıldım.
"Birileri beni özlemiş sanki." Dedi alay edercesine. Bedeninden ayrıldığımda belimden düşen siyah eşofmanı çekiştirip yukarı çıkarttım.
