3.BÖLÜM

1K 60 27
                                    









Basit yaşayacaksın basit. Sanki bir gün yaşamın sona erecekmiş gibi basit. Çay, simit ve peynirle....    (Nazım Hikmet)





-—————-






Sabah kalktığımda her yerim tutulmuştu. Omzumu hissetmiyordum. Kaç saat temizlik yaptık bilmiyorum. Karnımdan çıkan sesler acıktığımın habercisiydi. Annem ve yengem karşı koltukta Umut ise omzumda uyuyordu. Bu çocuğun kafası kaç kiloydu böyle.
"Umut, Umuuut"

"Hııhhh"

"Kalk Allah aşkına, omzum çürümüş Umut"

"Hıhı" hala pas vermiyordu. Yastıkmış gibi güle güle kullan omzumu Umutcum. Pencerenin yanında olan bardağa uzanmaya çalıştım. Umut'u anca su uyandırırdı. Zar zor bardağı alıp Umut'un yüzüne suyu fırlattım.
"ALLAAAH, NOLUYOOR LAAN!!!"

"Ahahahh kalkmazsan ahaha böyle olur gerizekâlı"

"Kızım sen salak mısın ? Böyle mi kaldırılır insan. Vicdansız." Ben şen şakrak gülerken sesimize annem ve yengem kalkmış ne olduğunu anlamaya çalışan gözlerle bize bakıyorlardı.
"Olum ne oluyor ne bağırıyorsun?"

"Yenge görmüyor musun bu şizofren uyurken üstüme su döktü"

"Ahu delirdin mi sen kızım çocuk yoruldu. Niye su döküyorsun"

"Anne seslendim kalkmadı omzum çürümüş valla." Annem ve yengem bu halimize sabır çekerken telefonumun sesi geliyordu bir yerlerden.
"Umut bulsana şunu"

"Banane kızım kalk bul." Kafasına bir tane vurup odama gittim. Telefonu çantamdan çıkarmaya bile vaktim olmamış dün. Ben telefonu alasıya kadar kapanmıştı bile. Arayan Sudeydİ kesin Umut'un böğürmesinden korktu kız.
"Alo Sude, yetişemedim canım kusura bakma. Şayet seslere kalktıysanız korkmayın o sesler benim sevgili kuzenimden çıktı. Garip sesler çıkarır kendisi."

"Ay kız bi dur günaydın. Ses falan duymadık. Yeni mi kalktın sen?"

"Günaydın canım. Biz dün tüm işi bitirdikten sonra oturduğumuz yerde uyuya kalmışız. Anca kalkabildik."

"Kuzum benim ya. İyi oldu o zaman bizde sizi kahvaltıya davet edecektik. Hiç itiraz istemem yarım saate bizde olun."

"Sude ne gerek vardı? Zahmet etmeseydin."

"Bende seni öpüyorum canım bayyy" Yüzümde büyük bir gülümsemeyle telefonu kapattım. Ne içten samimi insanlardı. Annemlere de hazırlanmalarını söyleyip kısa süren bir duştan sonra eşofman takımlarımı giyip hazırlandım. Aynamda son kez kendime baktıktan sonra oturma odasında annemleri bekledim. Dün bir çok işi halletmiştik. Mutfakta bir kaç eşyayı yerlerine yerleştirmek, dekorlar ve halılarımı sermek kalmıştı geriye. Annemler gelirken yere serecek bir şeyler düşünmüş bir kaç halı getirmişlerdi. Ölçümleri hemen hemen aynıydı. Aynı olmayanı da bir kenara kaldırmıştık. Balkona bir köşe hazırlamak istiyordum. Ev sahibim sorun etmezse bir kenarı okuma köşesi haline getirmek istiyorum. Kışın bir polarla okuma köşemde keyif yapabilirim. Ben bunları düşünürken annemler hazırlanmış yanıma gelmişti.
"Umut hadi be olum düğüne gitmiyoruz. Alt kata ineceğiz."

"Hazırlanamaz o anne. Bilmiyor musun jiiileeet gibi olmak zorunda." Umut giyim kuşamı için hep jilet gibi keskin ve çekiciyim tabirlerini kullanır. Hatta akrabamızda ona bir çok kimse jilet diye seslenir. İşte kaldırıyorlar bir yerlerini.
"Hazırım geldim. Hadi gidelim bakalım" Beyefendimiz de hazır olunca. Hep beraber aşağı indik. Sude ve Adem bizi çok güzel bir sofrayla karşıladılar.
"Hoş geldiniz çekinmeyin lütfen buyurun masaya geçin."  Adem'de Sude gibi narin ve misafirperver biriydi.
"Kızım ne zahmet ettiniz bu kadar çok şeye gerek var mıydı?"

CEYLAN (mahalle kurgusu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin