carty, sıkıldım kafamda farklı farklı düşünce
.
Güzel bir rüyanın içindeydim.
Rüya olduğunu biliyordum çünkü benim hayatımda hiçbir zaman huzur kokusu olmamıştı. Oysa şimdi etrafım huzur kokuyordu.
Kan kokusu yoktu, acının soğuk bekleyişleri yoktu, çığlıklar yoktu. Yalnızca huzurun kokusu vardı ve ben bu rüyadan kâbusa uyanmak istemiyordum.
“Elmas güzel kızım.” diyordu annemin sesi. Sesinde neşe kırıntıları vardı, korkusu yoktu. Attığı çığlıklar ve çektiği acıdan dolayı sesinde bir kırılma olmamıştı.
“Beş dakika daha,” diye mırıldanıp arkamı dönüyordum. Nazlanma şansım vardı, anneme beş dakikada daha uyuyabilmek için nazlanabiliyordum.
“Baban işe gidecek ama. Yüzünü görmek istiyor.”
Babamın normal bir işi vardı. Bazen mesaiye kalıyor eve geç geliyordu ve ben uyumuş oluyordum.
Oflayarak yataktan kalkıyor ve elimi yüzümü yıkayarak ip askılı pijama takımım ile verandaya çıkıyordum.
Hava güzeldi, Antalya’da gereğinden sıcak bir yaz günüydü. “Melek kızım benim!” diye neşeyle şakıdı babam.
Oysa hayatında bir kere bana melek kızım dememişti. Demezdi çünkü ben şeytanın büyük bir hediyesiydim ve onun en büyük cezasıydım.
“Beni uykumdan ettiniz beyefendi hiç hoş değil.” yaklaşıp otururken arkadan ona sarıldım ve yanağına kocaman bir öpücük kondurdum.
Bunu gerçek hayatta hiç yapamazdım çünkü izin vermezdi. Ona fazla yaklaşmama dahi izin vermezdi.
“Arkadaşlarınızla gecelere akarsanız uyanamazsınız hanımefendi.” dedi cevap olarak.
Bu olamazdı çünkü benim arkadaşım yoktu, hiç olmamıştı.
“Sahilde bira içtik sadece baba.” yerine otururken annem babama çay, bana da kahve getirmişti. Kendisine de portakal suyu.
“Bugün çıkacak mısınız?” dedi annem.
Hiçbir zaman bu kadar normal bir hayatım olmaması ve olmayacak olması beni çok üzüyordu.
“Bilmiyorum ki. Belinay ve Duru’ya sormam gerek.” yeşil zeytinlerden birine çatalımı batırıp ağzıma attım.
“O lavuk,” dedi babam. Çayından bir yudum aldı.
Kaşlarımı çattım. “Kim?”
“Karışma kızın hayatına ama.” diye güldü annem.
“Şu sürekli yanında dolanan, kumral kıvırcık saçlı, yeşil gözlü uzun boylu lavuktan bahsediyorum.”
Kahkaha attım. “Buğra’yı mı diyorsun? İnanılmaz tatlı değil mi!”
Babam elini kalbine götürüp kendini arkaya yasladı. “Ah bi de tatlı diyor.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTSAK
Novela Juvenil. "Bana itaat edeceksin! Babam parmağındaki yüzüğü taktırmak için babana milyonlar döktü." Gözlerimi kapatıp yaşları geri göndermeye çalıştım. "Bunların hiçbirini ben istemedim. Sana asla itaat etmeyeceğim." "Sen benim tutsağımsın Elmas Arıcı. B...