"Aranızda Profesör Snape'in panzehirler hakkında verdiği araştırma ödevini yapan var mı?" Freda, ortak salona girer girmez bu soruyu sordu. Yeşil alevlerin cayır cayır yandığı şöminenin karşısındaki kanepelere kurulmuş arkadaşlarının bir süre ona aval aval bakmasıyla Freda cevap vermeseler dahi yanıtlarını almıştı.
"Sormadım sayın." diyerek elini havada sallayarak arkasını döndü ve tekrar kızlar yatakhânesine girdi. Odasına geri döndüğünde gözlerini dolabından ayırmadan ilerledi. Gözlerinin başka yerlere kaymamasına dikkat ediyordu çünkü o mâlum yatağa baktığı an aklından bir an olsun silinmeyen ceset yine gözlerinin önüne gelecekti.
Dolabından siyah, kalın bir kilotlu çorap ve yine aynı renk dizlerinin üzerinde biten bir etek çıkardı. Üzeri için de kalın boğazlı beyaz penye ve yeşil kareli bir süveter aldı. Odada kimse olmadığından dolayı hızlıca çıkardıklarını giyinerek saçlarına bağladığı tokayı çıkardı.
Çantasına birkaç sayfa parşomen tomarı ve tüy kalem setini koyduktan sonra çantasını omzuma astı ve odadan çıktı. Tekrar ortak salona indiğinde "Nereye?" diye sordu Pansy.
"Kütüphanedeyim." dedi Freda taş kapıya doğru ilerleyerek. Pansy'nin arkasından kendisinin de kütüphaneye gelmek istediğini ama çok üşendiğini dediğini duydu ancak Freda kızın gelmesi hakkında teşvik edici hiçbir şey söylemeden zindanlara çıktı.
Taş basamaklardan tırmandı. Giriş Salonu'nda birkaç Hufflepufflı geziniyordu ve bazı öğrenciler dışarıdan içeriye giriyordu. Etrafı incelemeyi bırakarak merdivenlerden yukarıya çıktı. Büyük Salon'un önünden geçerken açık kapıdan içeriye ufak bir bakış attı Freda. Akşam yemeğine henüz vardı ve buna rağmen birçok kişi içeride vakit geçiriyordu.
Issız koridorda ilerlemeye devam ederken koridorun alışılmadık bir biçimde sessiz olduğunu fark etti. Bu koridorları daima dolu dolu görmeye alışmıştı. Her köşede birileri olurdu; duvar kenarlarındaki taş banklarda oturanlar, pencere kenarlarında flört eden sevgililer, arkadaşlarıyla birlikte sohbet ederek yürüyenler... Hogwarts denilince Freda'nın aklına kalabalık gelirdi. Koridorların bu sessizliği ona yabancıydı.
Kütüphaneye epeyce yaklaştığı sırada omzunda hissettiği dokunuşla Freda'nın çığlık atması kaçınılmaz oldu. Ancak biri avucunu ağzına örttüğünde çığlığının yarısı boğuk çıktı. Freda, o cesedi gördükten sonra içinde uyanan korkunun gün yüzüne çıkmasıyla ne yapacağını bilemeyerek sağ ayağıyla gerisin geri bir tekme savurdu. Kulaklarına tanıdık gelen bir ses inleyerek küfür savurdu ve elini ağzından çekerek Freda'dan uzaklaştı.
"Theo?" Freda, arkasını döndüğünde gördüğü surat karşısında öfkeyle doldu. Georgia'nın intiharı yüzünden Theodore onun hassaslaştığını bile bile nasıl onu korkutmaya yeltenebilirdi? Peki ya kendine ne demeliydi? Nefes alışverişlerin bile duyulabileceği ıssız koridorda arkasından gelen adım seslerini duyamayacak kadar mı dalgındı? "Ne işin var burada? Aptal, beni korkuttun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Secrets & Lies | Harry Potter
FanfictionFreda Shalford'un oda arkadaşı intihar ettiğinde bütün şüpheler üzerine döner. Kimse onun on dört yaşında olmasıyla ya da ölen kızın arkadaşı olmasıyla ilgilenmiyordu. İlgilendikleri tek şey, Freda'nın cesedi bulan ilk kişi olduğu ve onu öldürmüş ol...