Bölüm 23: Gizemli Gölge'nin Sahibi

12 1 0
                                    

"Gitmek zorunda mısın kızım?"

"Yurtdışında eğitimim benim için daha iyi olacak anneciğim. Hem emin ellerdeyim. Halamlar var, ihtiyaç olursa onlara ulaşırım."

Londra'ya gerçekten eğitimim için gitmeyi düşünüyordum. Hem yeni bir yerlerin beni bu halimden kurtaracağını umuyordum.  Birkaç gün önce yurtdışında bir üniversitenin ilanını görmüştüm ve oraya gitmek istiyordum. 

Bavullarımla havalimanına vardığımda Onur ve benimle çok gelmeyi isteyen Cansu beni bekliyorlardı. Daha doğrusu yine kavga ediyorlardı. Gülerek yanlarına yaklaşırken bir anda önüme Sarp geçti. Donakaldım. O ise sırıtıyordu. Elini saçlarıma götürdüğü anda geri çekildim. Uzaklaştım. O ise moralini bile bozmadı. 

"Naber prenses?"

Gözlerimi devirdim. Umursamadım. Yanından geçip yoluma devam ettim. Ama o beni kolumdan tuttuğu gibi kendine çekti. O hızla bir anda ona sarılırken buldum kendimi. Beni iyice kendine bastırdı. Zorla elinden kurtulana kadar öptü, kokladı saçlarımı. 

"Bırak beni! Sen iyice delirmişsin."

"Birini çok sevmek delilikse evet delirdim."

Sabrımı zorluyordu ve amacı da buydu. 

"Seninle bir antlaşma yapalım, beni bırak gideyim."

"Buyur, birlikte gidelim"

Resmen burnumdan soluyordum.

"Sen hiçbir yere gelmiyorsun!"

Onun sırıtması sinirlerimi iyice bozarken bizimkilerin yayına doğru yürüdüm. Vardığımda bu ne dercesine Onur'a baktım. İkisi de susmuş bir bana bir Sarp'a bakıyorlardı. Onur ise ne diyeceğini bilemiyor gibiydi.

"Sarp sen ne alaka?"

Sarp onu umursamadı bile. Benim bavulumu elimden kaptığı gibi yürümeye başladı. Onur hemen onun önüne geçip durdu ve bavulumu elinden aldı. O sırada ben de yanlarına varmıştım.  

"Seni seviyorum Sarp"

İkisi de bana döndü. Şaşkın bir şekilde bana bakıyorlardı. Gülümsedim ve devam ettim.

"İstediğini yaptım, yapıyorum. Bu benim sana vedamdır." 

Sarp'a yaklaşmaya başladım. Onur da kenara çekildi. Aramızda az bir mesafe kala durdum. Ona sarıldım. O da bana karşılık verdi. Ardından ayrıldım. Dudaklarına yaklaştım. Gözlerimi kapatıp hafifçe dudaklarını dudaklarıma dokundurdum. Biraz geri çekilip tepkisini ölçmeye başladım. Gözleri kapalıydı. Derin bir nefes aldı. Ardından gözlerini açtı. Bana baktı. Gülümsedim. Yavaşça ondan uzaklaştım. Elinden bavulumu aldım. O sırada benim uçağımın anonsu duyuldu. Hızla yürürken Onur da bana yetişti ve uçağımıza bindik. Sarp ise arkamızdan bakakaldı.

.....

BİRKAÇ SAAT SONRA 

Londra'ya vardığımızda bir otele yerleştik. Biraz dinlendikten sonra restoranda inip bir şeyler atıştırdım. Onur bana Miraç'ın evini bulabileceğini söyleyip, araştırmaya başlamıştı. Aslında onu bulsam ne diyecektim, ne yapacaktım bilmiyordum.

Yemeğimi yedikten sonra kendimce ufak bir gezinti yapmaya karar verdim. Odama çıkıp üzerimi değiştirdim.  Üzerime siyah beyaz dizlerimin biraz üzerinde biten fırfırlı bir elbise giydim. Dalgalı saçlarımı salık bırakıp hafif bir makyaj yaptım.

Birkaç dakika sonra bir taksiye atlayıp London Eye'a gitmesini istedim. Vardığımızda arabadan inip ücreti ödedim. Etraf turist kaynıyordu. Ben de onların arasına karışıp gezmeye başladım. Buraya ne için geldiğimi bile unutmuştum. 

Yaklaşık 1 saat sonra telefonumun titreşimiyle bir kenara geçip oturdum. Telefonumu elime alıp açtığımda Onur'dan mesaj geldiğini gördüm.

Onur:  Miraçların evini bir yakınım sayesinde buldum. Sen neredesin?

Zeynep: Tamam konum at geleyim.

1 dakika sonra gelen konuma baktım çok uzak değildi. Telefonumu kapatıp küçük çantama koyarken birden önümde bir gölge belirmesiyle başımı kaldırdım. Gördüğüm görüntü sonrası ayağa kalkıp önümdeki kişiye şaşkınlıkla bakmaya başladım.

Karşımdaki Miraç'tı! Kalbim deli gibi atıyordu. Beni nasıl bulmuştu? Yoksa sadece bir tesadüf müydü? Şimdi ne yapmam gerekiyordu? 

Birden kolumu tuttu. Kaşlarımı çattım. Beni kendisine çekip nazikçe sarıldı. Gözlerimi kapadım. Kokusunu içime çektim. Onu çok özlemiştim. Ne kadar ona kızgın ve kırgın olsam da hala onu seviyordum. Ama yine de artık alttan alamazdım her şeyi.

Hızlıca kendimi onun kollarından aldım. O ise hüzünle bana bakıyordu. Ben de bakışlarımı onunkine sabitledim. Görmeyi özlediğim gözlerine birkaç dakika baktım. Ve bakışlarımı üzerinden çekip ondan uzaklaştım. Hızlıca yürümeye başladım. Şansıma boş bir taksi yoktu. Arkamda bir ses işitmemle durdum. 

"Seni bırakabilirim."

Ona dönmeden yürümeye devam ettim. Onun yardımına ihtiyacım yoktu. Artık benim için bir yabancıydı. Sanırım böylesi kalbimi acıtmayan tek yoldu. Ondan nefret etmek hatta hiç tanımamak.

Birden beni kendine çekmesiyle ona dönmek zorunda kaldım. 

"Bana neden böyle davranıyorsun?"

Dudaklarımdan histerik bir gülüş çıktı. 

"Nasıl davranmamı beklerdin yaptıklarından sonra?"

Sadece gözlerime bakıyordu sanki kalbimden geçenleri anlayabilmek için. Ben rahatsız olarak bakışlarımı kaçırdım. Kimsenin beni anlamasını istemiyordum.

"Özür dilerim."

Duyduğum şey kalbimi dağlarken yutkundum.

"Her şeyi yaptıktan sonra özür dileyip işin içinden sıyrılamazsın."

Sert sesimle afallayıp bakışlarını yere indirip gözlerini avuşturdu. Ben de daha fazla kendimi tutamayıp içimi dökmeye başladım.

"Sen bana ihanet ettin. Beni sanki hiç değerim yokmuş gibi bırakıp gittin. 2 kere yaptın bunu. Ben artık bir daha böyle yapmayacağına inanıp seni bir çırpıda affedemem. Sen babasının dediklerini sevdiğine tercih eden bir korkaksın! Senden..."

Birden dudaklarını dudaklarıma yapıştırdı. Afalladım. Gözlerim istemsiz yumulurken duygulandığımı hissettim ve tekrardan onu ne kadar çok sevdiğimi hatırladım. Kalbim atmıyordu sanki. Kendince şuanda durup bir daha atmamaya razıyım diyordu. 

....

Teşekkür ederim 🥰😘


UNUTULMAYANLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin