- Haklısın Xingchen. Biz aileyiz. Hepinize teşekkür ederim. Şimdi Wuxian'ı bulmalıyım. Onun tek başına üzülmesini istemiyorum. Cidden nerede olabileceğini bilen varsa söylesin.
~~~~~~
Wangji sözünü bitirmişti ki aniden Wuxian ortaya çıktı. Hiç bir şey söylemeden Wangji'nin elini tutup gözden kayboldu. Geride kalanlar memnuniyetle gülümsedi. Wangji'yi ancak Wuxian anlar ve çözerdi.
- Wei Wuxian ne yaptığını sanıyorsun sen?
- Ne mi yapıyorum? Seni beni arama zahmetinde kurtarıyorum. Eşimle baş başa konuşmak istiyorum. Onu üzdüğüm için kahroluyorum. Ama yine olsa yine yaparım diyorum. Sonunda seni kazandım Wangji. Sesini duyabiliyorum. Öyle mutluyum ki ne desen sesimi çıkarmayacağım.
- Sen ve ses çıkarmamak öyle mi? Hah rüyamda bile inanmam buna. Sana çok kızgınım üstelik. Ben aklımı oynatıyorum az kalsın farkında mısın bunun? Seni kaybettim diye ölüyordum. Kalbim duracaktı neredeyse. Kendimi dövmek geçiyordu içimden. Sana nasıl izin verdim diye için için parçalanıyordum. Nerede bulacaktım. O adam onu ele geçirirse, ona ulaşamazsam, beni terk edip o adamla giderse diye ölüyordum.... Wuxian cevap versene bana. Karşı çık itiraz et. Sen böyle sustukça sinirlerim kabarıyor....Demek konuşmayacaksın. İyi ben gidiyorum otur nerede hata yaptım diye düşün. Bir süre yüzünü görmek istemiyorum.
Bu kadar konuşmaya ve ısrara rağmen Wuxian sesini çıkarmıyordu. Bir nevi sözünü tutuyordu. Wangji içinde ne varsa döksün istiyordu. Ama Wangji gidiyorum dediği an kopmuştu ipleri. Gözünden yaşlar süzülürken başını eğdi.
Wangji ağladığını görmemişti. Gideceğini söylediği an Wuxian'a sırtını dönmüştü çünkü. Suskun kalışına daha da sinirlendi yüzünü Wuxian'a döndü ve bir kaç adımda yanına ulaştı. Kollarından tutarak onu sarsmak istiyordu. Wuxian'ın başını eğik görünce kalbi acıdı. Çenesinden tutup yüzünü kendine doğru kaldırmaya çalışıyordu. Wuxian ise inatla başını eğiyor, ona izin vermiyordu. Öfkeyle ağzını açmak üzereyken Wuxian'ın göz yaşları çenesinden onun ellerine ulaştı. O an anladı ağladığını. Kalbi bu yaşlara dayanamazdı. Onu öyle çok seviyordu ki ağladığını görmek istemezdi. Ve bunca yıllık hayatlarında Wuxian ilk kez ağlıyordu. Bu onu daha çok sarstı. İçi alev alev yanıyordu. Buz gücü bile bu ateşi söndüremiyordu.
- A-Xian, bebeğim üzgünüm. Lütfen ağlama. Her damla göz yaşın içimde söndürülmeyen ateşler yakıyor. Gitmeyecektim ki. Sadece konuş diye gider gibi yapıyordum. Durumumuza bir bak. Senin beni teselli etmen gerekirken tam tersi durum yaşıyoruz. Üzgünsün biliyorum. Ve her şeyi benim için yaptın. Söylediklerin kafama sonradan dank etti. Haklıydın savaşta beni düşünmekten hata yapacaktın. O zaman benim yüzümden ölecektin belki. Bunu düşünmek bile kanımı dondurdu. Geçti ama. Bitti iyiyim artık ve sana ihtiyacım var. Senin yol göstericiliğine, ilgilenmene, sevgine ihtiyacım var. Affet beni lütfen.
- Wangji korktum. Beni affetmeyeceğinden korktum o yüzden geri dönmüştüm. Senin yerimi sorduğunu duyunca başbaşa konuşmalıyız diye buraya getirdim. Kızmana, öfkene her şeye hazırdım. Onun için susup seni dinledim sessizce. Sen gidiyorum deyince içimde bir fırtına koptu. Beni affetmeyeceksin diye korktum ve göz yaşlarımı tutamadım.
- Fırtına geçti canım. Bitti geride kaldı. Sadece herkes üstüme geliyor gibiydi. Kimse benim korkumu anlamamıştı. Korktuğum için öfkeliydim. Bunu bile çok görüyorlar diye daha çok kızdım. Anlayışlı ol dediler bana ama kimse kendini benim yerime koymadı. Önerdikleri anlayışı kendileri göstermedi. Aklım çıkmıştı. Gerçekten seni kaybettim diye delirmiştim. Bir an iplerim koptu. Sen her şey bir plandı dediğin an kopmuştu. Oyun oynadılar bana diye kızmıyordum aslında. Seni kaybettim, koruyamadım, neden izin verdim diye kendime öfkeliydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
New World & New Life ~ Yizhan ~ Wangxian ~ Yeni Dünya & Yeni Hayat
Fanfiction2168 yılı... Dünya gezegeninin son görüldüğü tarih... - Dünya kayboldu. Bir sis bulutunun ardında artık. - Bir daha ulaşabilecek miyiz dünyaya kaptan? - Belki. Ama ne zaman bilemeyiz. 2340 yılı... - Kaptan... ...