1

31 3 0
                                    

"Uyanın sizi bok kafalı çaylaklar!"

Başımın dönmesine yetecek güçlü bir çan sesi ve Bayan Sidik Kafalı Grey'in cırtlak sesiyle gözlerimi araladım. Evet, bu borazan sesli, saçının yarısı olmayan manyak kadına böyle hitap ediyorduk. Her sabahın normal akımıydı bu. Hatta bu daha bile iyisiydi. Açıkçası saçlarımız çekiştirilerek uyandırılmaktan daha yaratıcı olduğunu düşünüyorum.

Sert ve bir o kadar gürültülü yatağımdan -buna yatak demek pek doğru olmaz sanırım- kalkıp kir ve pas içindeki spor ayakkabılarımı yerden aldım. Üst tabanı koşmaktan yıpranmış, tüm soğuk havayı içine alan ince yüzeyi, ayaklarımın mosmor olmasına yetecek kadar eski olan spor ayakkabının tek özelliği şınav çekerken sağladığı avantaj olan rahatlıktı. Azar işitmemek için hızla ayakkabılarımı giydim ve zaten dün akşamdan giymek zorunda olduğum iç giysimin üzerine bir kapüşonlu geçirip asker pantolonumun kemerini bağladım. İçimde ince olmasına karşın beni sıcak tutan yün bir badi ve asker pantolonuyla kapüşonlu üst bu hava koşullarını teknik olarak kaldıramasa da herkes buna alışmıştı (ya da alışmak zorundaydı).

Yatağımı düzelttim ve eşyalarımı dolaba kitleyip yatağıma oturarak beklemeye başladım. İkinci çan sesi geldiğinde tüm süikastçılar sıraya girerek günlük eğitimi alır ve haftalık belirlenen şampiyonluğa aday olmaya çalışırdı. Her hafta bir aday seçilirdi. Her eğitim gününün sonunda yapılan ve 1 saat süresi olan 5 etaptan oluşan bireysel dövüşler sonucu en yüksek skoru elde eden kişi, hafta içinde galip gelen her dövüşçüyle bir round yapar ve şampiyonluğa aday olurdu. Bir ay içinde en yüksek skoru elde eden 4 şampiyon adayı 496 kişinin önünde tam 2 saatlik dövüşte galip gelmeye çalışırlardı. O hafta aday seçilmişse bir savaşçı diğer haftalarda oynamazdı. Ve bu büyük 2 saatlik dövüşün galip geleni yıllık turnuvalar için özel eğitime gider ve 12 şampiyonla karşılaşarak herbirini mağlup etmeye çalışırdı. Eğer bundan da şampiyon olursa altı ay boyunca eğitimine en üst seviyede devam ederdi. Son etap olarak şampiyonların şampiyonuyla karşılaşırdı. Ve şanslı olupta şampiyonlar şampiyonunu mağlup ederse işte o zaman hayat onun için yeni başlar. Yani şampiyonlar şampiyonunun yerini alır ve artık gerçek bir süikastçı olarak bu cehennemden ayrılır. Şampiyonlar şampiyonunu bugüne kadar, 8 yıl boyunca, yalnızca 1 kişi yenebilmişti. Ve evet, bu cehennemden kurtulabilen sadece bir süikastçı vardı. İkincisi 5 yıldır daha ortaya çıkmadı. Ve herkesin tek amacı 2. olarak tarihe geçmekti.

Haftanın ilk günüydü. Ayın 14. günü. Şampiyonluğa henüz bir aday vardı. Bu akşam kimlerin dövüşeceğini eğitimden sonra büyük bir ekrandan öğrenecektik.

İkinci çan sesi kulağımı deşerken Bayan Sidik Kafalı Grey'in "HADİ SÜMÜKLÜ BÖCEKLER, HADİ!" diyen o cırtlak sesi tüm gün yanımda çalan çan sesine tercih ederdim. Yüzümü buruşturdum bu iğrenç sese. Dayanılmazdı bu orospunun sesi. Zaman kaybetmeden saçımı sıkı bir at kuyruğu yapıp sıraya geçtim.

"Şimdi beni iyi dinleyin! Bugüne kadar hiçbir kez aylık şampiyonluğa aday seçilmeyen isimleri okuyacağım."

Kalbim Bayan Grey'in kurduğu cümleyle attı. Çünkü işin temeline inersek ben burda dışlanan kişiydim. Dövüşlerin sonunda sürekli yerlerde biriken kan göllerinin arasında kalıyordum. Yani her maçta fazla hasar vermekten diskalifiye olan ve benimle dövüşen herkesin yaklaşık bir ay revirde yatması benim şampiyonluğa aday olmamı engelliyordu. Seviye atlayamıyordum. Her dövüşte nedeni daha çözülemeyen bir tepkimeyle sinir krizi geçiriyordum. Sinirimi tekmelerime boşaltıp yumruklarla eşlik ediyordum. Elimde değildi bu. Kısaca bana deli adıyla seslenilirdi ilk zamanlarımda. Ama şu an açık olmak gerekirse kimsenin o kırık kemiklerden sonra götü yemiyordu. Şampiyonlara yapabileceklerimden korkuyorlardı. Beni kontrol edemiyorlardı. Zaten ben de kendimi kontrol edemiyordum. İsmimi duymayı bekliyordum. Bu his içimi büyük bir dövüş isteğiyle doldurmuştu. Gizlemeye çabalamadan sırıttım. Hepsi felç olacaklardı.

SON FIRTINAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin