Bölüm 24

939 50 11
                                    

'Hmmm'  diye hafifçe inledim. Oğuz durdu, o güzel gözlerini hafifçe kısıp gözlerini gözlerime dikti.

'Durma durma, harikasın' dediğimde tekrar devam etti.  Kendimi tutamayıp tekrar hafifçe inledim. Bu adamın elleri bir  harikaydı.

Kapalı gözlerimi hafifçe açtım

'Evet tam orası, aynen böyle.'

Aniden durdu ve ayağa kalktı.

'Ne oldu, niçin durdun?'

Elini saçından gezdirdi. 'Biraz hava almam lazım.' Dedi ve hızlıca dışarı çıktı.

Hafifçe ofladım, bu harika ayak masajının ortasında nereye gidiyordu böyle? Hava da çok soğuktu. Bu sıcak yaz gününde hava neden soğuktu onu anlatmam lazım önce, 5 gün önce Rize de bir yayla evine gelmiştik.

Evde soba bile yakmıştık çünkü üşümüştüm, ama burası muhteşemdi. Her yer yemyeşildi, havası insanı baya açıyordu.

Neyse, üzerinde ince sweatshirtle birden dışarı çıkan Oğuz' a bakmak için pencerenin önüne gittim. Sağa sola volta attığını gördükçe hafifçe sırıttım ve o sırada göz göze geldik. Suratımı hemen düzeltmeye çalışsam da düzeltemedim. Gözlerini hafifçe kısarak bana baktı ve birden eve doğru yürümeye başladı.

Ne yapacağımı bilemeyerek onu pencerenin önünde bekledim. Kapıyı açıp yavaş adımlarla önüme geldi.

Gözleri benimkileri buldu, ben de bakışlarımı ondan çekmedi.

'Benimle oyun mu oynuyorsun?' dedi

Dudaklarım hafifçe aralandı, daha fazla nefes almak ister gibi kazağımın yakasını hafifçe aşağı çekiştirdim. Bakışları dudaklarıma kaydı.

O cesur Haziran birden kaçmıştım. 'Estafurullah' dedim.

Yüzünü yüzüme biraz daha yaklaştırdı. O konuşmayınca ben devam ettim. 'Yaani, ayaklarım ağrıyordu ya ondan şey oldum. Senin de ellerin şey yani.'

Dudaklarını dudaklarıma iyice yaklaştırdı.

'Ne yani?'

Ne soruyordu? Şu an aklım gitmişti.

'Ne?' dediğimde hafifçe sırıttı

'Günlerdir ne yaptığını görmüyor muyum sanıyorsun?

Dudaklarımı büktüm. 'Görüyor musun?'

'Görüyorum, seni ilk gördüğüm andan beri sadece seni görüyorum Haziran.' Dedi ve dudaklarını dudaklarıma değdirdi; o dudaklarını dudaklarıma değdirdi ve ben öldüm.

Beni öyle bir öpüyordu ki, sanki o da benimle aynı şeyleri hissediyor gibiydi. Dudaklarım sanki yıllardır onunkileri bekliyor gibiydi.

Ellerim omuzlarında, ensesinde saçlarında dolanırken onunkilerde benim saçımda ve sırtımda dolanıyordu.

Elleri kalçalarımı bulup beni kaldırınca ben de bacaklarımı onun beline doladım. Beni taşıyıp koltuğa yatırdı. Ne kadar öpüştük bilmiyorum ama ellerim tişört altına girip çıplak sırtına dokununca o da hafifçe inledi. 

Üstünü çıkarmak için yeltendiğimde kendini geri çekti.

Derin nefesler alıp verirken birbirimize bakıyorduk, korkarak nefesimi tuttum.

Ben soru soran bakışlarımla ona bakarken o da beni bulutların üzerinden yere çakılmamı sağlayan o cümleyi kurdu.

'Yarın göreve gidiyorum.'

Askerin YazıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin