Bölüm Şarkısı : Burcu Güneş ft Eflatun - Çıkmaz Sokaklar* ♥
Multimedya : Gamzem'in yaptığı Cihan afişi ♥
Keyifli okumalar...#20.Bölüm#
Gerçeklerle yüzleşiyor insan
Er ya da geç
Bak mesela benim gibi*Tıpkı yazın ardında sonbaharı getirdiği gibi,mutluluk da ardında hüznü sürüklüyordu. Sonuna kadar mutlu olamıyorduk hiçbir zaman,ya da sonsuza kadar... Satır arasına gizlenmiş bir pürüz aniden çıkıveriyordu ortaya. Hayat bize sunduğu mutluluğun öcünü almak istercesine gülümsememize 'elveda' diyordu umarsızca. Gözyaşlarına 'merhaba' diyorduk akabinde isteksizce.
Eda kimdi,neyin nesiydi bilmiyordu Rengin. Ama bildiği bir şey varsa o da bu aileye bomba gibi düştüğüydü. Cihan'ın yüzünde tek bir mimik bile oynamazken Bahar gözlerini iri iri açmış bakıyordu kapıdaki kadına. Rengin'in bakışları Neslihan'a döndüğünde anlamıştı bu kadının bir şeyler karıştırdığını. Sinsi bakışlarına eklediği yaramaz gülümsemesi ele veriyordu kendisini.
" Misafir kapıda bekletilir mi hiç? Gelsene içeri Eda..." Neslihan'ın bu lafları Cihan'ın bakışlarına yoğun bir öfke yüklenmesine sebep olmuştu. Çattığı kaşlarının arasındaki belirginleşen kıvrım içindeki siniri dışarı vuruyordu.
" Ne misafiri anne? Ne diyorsun?" Huzursuz ses tonunun altında yatan kızgınlık kolayca anlaşılabilirdi. Cihan öfkeliydi,sinirliydi,kızgındı. Ama neden?
" Tanrı misafiri oğlum." dedikten sonra omuz silkip içeri aldı Eda denen kadını. Rengin'den taş çatlasa bir ya da iki yaş büyük gözüküyordu kadın. Sarıya dönük saçlarını özensizce toplamış,kıyafetlerinin uyumuna bakılırsa apar topar hazırlanmıştı.
Bahar başını iki yana sallayarak salondan ayrılmıştı. Bu kadın her kimse en çok Bahar'ı şaşırtmıştı. Ve Cihan'ı da öfkelendirmişti. İşte şimdi daha da merak ediyordu Rengin.Neslihan planladığı oyunun tıkırında gitmesi üzerine memnun bir gülüşle yürüdü salona. Arkasından onu takip eden Eda'nın yüzünden pek bir şey okunmasa da anlıyordu Rengin tereddütlü olduğunu.
Geride kalan Yusuf ise babasını çekiştiriyordu." Baba? Kim bu abla? Misafir geleceğini neden söylemedin?" Sıkılmıştı dakikalardır süren bu durgunluktan. Hem oynayacakları bir sürü oyun vardı,bu kadın bugün gelmese olmaz mıydı?
" Sen Rengin'le odana çıkıp televizyon izle tamam mı oğlum? Ben geleceğim birazdan yanınıza." Her bir kelimesi dişlerinin arasından,ufak bir tıslama şeklinde çıkıyordu. Rengin sorsa mıydı onun kim olduğunu? Gerçi adamın bu hallerinden korkmuyor da değildi.
" Banane! Ben televizyon izlemek istemiyorum!" Cihan gözlerini sımsıkı yumdu derin bir nefes alırken. Yusuf'u ikna etmeye çalışacağı sırada mutfaktan gelen Esma'nın sesi duyuldu.
" Kuzum,ben geçen ki pastadan yaptım,hani senin şu çok beğendiğin. Hadi gel de vereyim sana,bahçede yersin..." Neyse ki çok zor olmamıştı küçük çocuğu ikna etmek. Yusuf seke seke mutfağa giderken Rengin olduğu yerde kalmıştı. İçindeki merakı bastıramadığı tarafı içerideki konuşmaları duymak için can atarken,her zaman ki doğrucu tarafı gidip Yusuf'a göz kulak olmasını söylüyordu. O sırada salonun kapısına gelen Neslihan Hanım tüm dengeleri bozmuştu.
" Cihan? Hadi ama salonda misafirimiz seni bekliyor... Rengin? Yabancı değilsin sen,ne duruyorsun orada? Sende gel..." dedikten sonra topuklu ayakkabılarının tıkırtısı duyulmuştu yalnızca koca evde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Altın Tozu(Tamamlandı)
General FictionSen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin, Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin. Bir ısıtır,bir üşütür,bir ağlatır,bir güldürür; Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin. -Özdemir Asaf-