dünya, benim sevdiğim şeyleri elimden almaktan başka bir işe yaramıyor lotus çiçeğim.
lee minho, 13 yaşında.
hwang hyunjin, 10 yaşında.
04.03.2018
"jisung hyung! neredesin?"
jeongin, jisung'u ararken ben ise minho hyung ile oturuyordum. saklambaçta bulunmak kadar sıkıcı bir şey yoktu, ki ben en beceriksizleriyim. ben bulunduğumda minho hyung yanıma gelmek için beni aramaya başlamış jeongin'e yakalanmadan, ama başarısız oldu. oh, bir dakika, minho hyung benim yüzümden yakalandı.. suçlu olan benim.. aptal hyunjin!
"hyunjin, iyi misin? üzgün gördüm seni." dediğinde o bal rengi olan, güzel gözlerini 'ne oldu' diye sorarcasına bana doğrulttuğunu fark ettim fakat "ah, bir sorun yok hyung." diyerek geçiştirdim. çok aptalım..
"hyunjin ne dedin sen?" bana mı dedi o? iyi de, kötü bir şey demedim ki ben ona. şaşırarak döndüm.
"şapşal şey, sesli düşündün. 'aptalım ben' demen hoş değil. anlat lotus çiçeğim."
"minho hyung, benim yüzümden sen bulundun ya~!" suçlu hissediyordum. minho hyung bana sarıldı ve başımı okşamaya başladı.
"jinnie~ bunun için üzülmene gerek yoktu. sadece bir oyun, kendine 'aptal' demeye değmez. tamam mı?"
"tamam hyung."
sarıldık birbirimize. o beni kollarıyla sardıkça kan akışım daha da hızlanıyor, kalbim deliniyordu. hiç olmadığım kadar iyi hissediyordum. o bala kaçan gözleri, iki yana ayrılmış hafif kıvırcık mavi saçları, gülüşü..
lee minho, her hali ile mükemmeldi.
"hey hyunjin!! gözlerin açık mı uyuyorsun sen?"
aniden felix'in sesi ile ayıldım, minho hyung beni büyüsü altına almıştı. onu düşünmekten oyunumuzu unutmuşum. melek gibisin minho hyung..
"ahah! dalmışım."
ayağa kalktığımda gözlerim karardı, yere düştüm. bacağımda bir yerin çok acıdığını hissedip çığlık attım. canım çok yanmıştı, çığlığımı duyan minho hyung hızla eğilip dizime baktı. görüşüm düzeldiğinde kanadığını fark ettim, ağlamaya başladım.
"shht, geçti.."
saçlarımı okşayan minho hyung ile ağlamam azaldığında herkesin başımda toplandığını fark ettim, minho hyung pamuk almış yarama müdahale yapıyordu. ben bunları hak ediyor muydum? bilemiyorum.. neden sürekli minho hyung ile ilgili şeyler düşünüyorum, bilmiyorum. hiç bir şey bilmiyorum. ama bildiğim bir şey var ki; içimde kötü bir his var, korkunç bir his.
minho hyung yaramı güzelce temizleyip pansuman yaptı, bende diğerlerine iyiyim dedikten sonra hepsi gitti zaten. minho hyung beni bacaklarına yatırıp tekrar saçlarımı okşamaya başladı, bunun hoşuma gittiğini biliyordu. bir müddet sonra uyumuşum bu yüzden minho hyung'da beni evime kadar götürmüş. ne tatlı ama..
uyandığımda masamın başında bir not ve bir boya kalemi seti olduğunu gördüm. merakla notu elime alıp okumaya başladım;
"merhaba lotus çiçeğim! ben minho. sana bir hediye almıştım fakat bazı nedenlerden ötürü verememe ihtimalim vardı, bu yüzden ben de sana bir not yazıp verme kararı aldım hehe. umarım hediyeni beğenmişsindir lotus çiçeğim~"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
please don't, hyunho
Short Storydünya, benim sevdiğim şeyleri elimden almaktan başka bir işe yaramıyor lotus çiçeğim. //oneshot top 4; #christopherchan