İnsanlar doğaları gereği hayatları boyunca birden çok hatta yapar...
hepimiz insanız hepimizin bir nefsi var ve hata yapmaya oldukça meğili yapılarda yaratıldığımız için kolayca hatalra düşse biliyoruz.
Peki önemli olan şey neydi? hata yapmamak mı yoksa yaptığın hatadan ders almak mı?
Bence ders almaktı.
Son olanlardan sonra anlamıştım ki,
Tövbe bir daha doğru olmayan hiç bir işe kalkışmayacaktım.
Tek düze ilerleyen hayatım tepe taklak olmuşken bir daha aynı hataya düşmek aptalık olurdu.
Elimdeki kitapın kapağını kapayıp koltuğun üzerine bıraktım. Kafam dolu olduğu için okuduğumdan hiç bir şeyi anlamamıştım.
Gözlerimi ışıl'ın üzerine değdirdim. Birlikte kahvaltı yaptıktan sonra o yine bilgisayarın başına geçmiş, bende kendime bir kitap seçip okumaya başlamıştım. ama okuduğumdan pek bir şey anlamadığımı anladığımda geri bırakmıştım.
"Ne oldu hiç?" Diye sordum.
Sosyal medya hesaplarımın çoğunluğunu kapatığım için dünya ile olan bağlantım kopmuş gibiydi.
Ne olup bittiğini ışıl'a sormak zorunda kalıyordum.
"Birşey olmadı klâsik futbol camiası," bilgisayar ekranını kapatıp gözlüklerini çıkardı "son zamanlarda oldukça bozulmaya başladı." Dediğinde ona hak verdim. Eskisi gibi değildi futbol camiası.
"Ne olacak şimdi?"
"Bir şey olmayacak oyuncu kırmızı kart aldı Musa Barlas işe sakatlandığı ile kaldı." Çoğu mecrada olduğu gibi futbol da son zamanlarda olan olaylarla yozlaşmaya başlamıştı.
İçim karardı dediği şeylerle kendim için olan endişelerim yetmemiş gibi şimdi de başkaları için kafamın içi endişe balonları ile donatılmıştı.
Sakatlandığı ile kalmıştı.
Sıkıntılı bir iç çektiğimden habersiz ışı'la bakıyordum ki, ışıl'ın dikatlice bana baktığını görene dek hemen surat ifademi düzeltim.
"Hazır mısın?" Diye sorduğunda kaşlarımı çatarak,
"Neye?" Diye sordum.
"E baban bizi tatile gönderecekmis?"
"Seni de mi?" Diye sordum ışıl'ın da geleceğinden bana söz etmemişti ki?
"Evet dün akşam sen uyuduğun için telefonunu ben açtım senin uyuduğunu söylediğimde seninle birlikte gitmemi istediğini söyledi bende kabul ettim." Biraz şaşırarak "Nereye gideceğiz peki?" Diye sordum.
Işıl tedaylara inmeyi seven biriydi. kesin babamdan bütün ayrıntıları aldıktan sonra telefonu kapatmıştır.
"Muğla'ya." Dediğinde yutkundum.
Muğla, annemin memleketi,
Beni oraya mı gönderecekti?
Öyle yapacaktı ceza olsun diye canım yansın diye annemi en son gördüğüm yere Muğla ya gönderecekti beni.
İtiraz edecek durumda değildim.
Hiç bir şey yapacak durumda değildim.
Tek yapa bileceğim kabul etmekti.
Aklıma dolan görüntüleri zihnimden atmak için onunla konuşmaya başladım. "Peki sen işini ne yapacaksın?" Benim için gittiğimiz yer sıkıntı olmazdı her yere gidebilirdim, sonuçta çalışmıyordum.
Ama onun son derece de severek çalıştığı bir işi vardı. Başka bir şehire gitmek onun için sıkıntı olabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalan Paradoksu
Teen FictionDedim ya, ben bir yalan paradoksu'ydum. hep başa saran yalanlar uydururdum .