6. BÖLÜM "Bir Bebek"

86 8 0
                                    

Herkese selamlar. Nasılsınız? Ben çok heyecanlıyım, yeni bölüm sizlerle.
Kurgumuz nasıl ilerliyor, yazıyorum ama okunuyor mu beğeniliyor mu pek emin değilim. Yorum ya da oy vererek geri dönüş yaparsanız çok mutlu olurum.
Keyifli okumalar:)

İnandığım, bildiğim,
sahip olduğum,
hayal kurduğum
her şey alt üst olmuştu

6. Bölüm

Beynimin içinde fırıldak gibi dönüp duran düşüncelere yetişemiyordum. Mutfakta bıçağın yankılanan sesi düşüncelerimin gürültüsüne karışıyordu. Doğradığım domatesleri kaseye, diğer malzemelerin yanına, koydum. Aslan'ın Kürşad'ın yakın arkadaşı olması gerçeği gün gibi ortadaydı. Bunu beni hayli şaşırtmıştı ama asıl şaşırtan şey bambaşkaydı. Kürşad'la olduğum süre boyunca aklıma bile gelmemişti, ta ki onu görene kadar.

Gözlerindeki ifadeyi ilk başta anlayamamıştım, sonra Kürşad elimden tutup beni içeriye soktuğunda afalladım. Bunun iki nedeni vardı. Birincisi Kürşad'ın elimden tutması ve beni Aslan'a karısı olarak tanıtmasıydı. İkincisi ise Aslan'ın gülen yüzünün ardındaki gözlerinden beni yakan acıydı.

Hani nikah şahidin ben olacaktım, diye Kürşad'a trip atmıştı ama sahteydi. Onu tanıyordum tam altı senedir tanıyordum ama daha önce hiç böyle bir ifade görmemiştim yüzünde.

Asıl aklımı kurcalayan da buydu ya zaten. Bana niye öyle bakmıştı giderken? Anlatmaya çalıştığı şeyi, ne hissettiğini duruşundan anlayabilen ben ilk defa o gün anlayamamıştım ne olduğunu. Zaten o hep saklardı kendini, benim onu çok iyi tanıyor olmamdı ele veren.

Kapının açılma sesiyle düşüncelerimi bir kenara bırakma zorunda kaldım. İkisi tam bir saat önce çıkmıştı, Aslan'ın bugün dönmesi gerekiyormuş Kürşad da onu yolcu etmişti. Bende o süreçte ikimiz için kahvaltı hazırlamıştım çünkü gerçekten çok açtım.

Domates tabağını mutfaktaki küçük masaya koyarken Kürşad elinde poşetlerle içeriye girdi. "Mis gibi sucuk kokmuş, evde sucuk olduğunu bile bilmiyordum." deyip havayı kokladığında güldüm. "Dolap ağzına kadar dolu Kürşad. Her seferinde böyle doldurup gidiyorsan bunlar nasıl bozulmuyor?"

Poşette ki simitleri ikiye kesip tabağa güzelce yerleştirdikten sonra bana döndü. "Ben eve hiçbir şey almam ki, genelde annemlere giderim. Aslan iti yapmıştır. Her seferinde diyorum ama dinletemiyorum ki. "

Bakışlarımı kaçırıp masaya oturdum ellerim birbirine dolanırken çaydanlığı kavradım, ikimize de çay koydum. "Ne zamandır arkadaşsınız?"

"Lise de sıra arkadaşımdı. Biraz çekingen bir ergendim o zamanlar." gülerek karşıma oturduğunda elindeki simit dolu tabağı masanın ortasına bıraktı. Bana doğru eğildi gözleri gözlerime dediğinde derin bir nefes alma ihtiyacı hissettim. "Fena dayak yemiştim, resmen ölmekten kurtardı beni." dedi bir sır verir gibi. Sonra düzeldi, sırtını sandalyeye yasladı, çatalına bir parça domates batırıp ağzına attı. Dudakları hareket ettikçe aklım karışıyordu, bu hissettiğim şeyler çok yabancıydı.

Yabancı olan her şey beni telaşlandırırdı, şimdi de olduğu gibi elim ayağım birbirine dolanmıştı. Çayımı karıştırmaya başladığımda beklenmedik bir anda başıma keskin bir ağrı girdi. Elimi kaldırıp alnıma bastırsamda geçmeyecek kadar şiddetliydi.

Ne kadar süre öyle durdum bilmiyorum ama Kürşad'ın bedeninin sıcaklığını çok yakınımda hissettim. "Pamuk, iyi misin?"

Elimle şakaklarımı ovalayıp önüme düşen saçlarımı geriye doğru düzelttikten sonra Kürşad'a döndüm. "Önemli değil, aniden bir ağrı girdi. Stres yaptığımda böyle oluyor hep, geçer birazdan."

Pamuk  ÖğretmenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin