Şimdi bana öyle bir şeyler söyle ki durup dururken. Tam hayattan vazgeçerken beni aşka inandır..
Otobüsün geldiğini görmemle kulaklığımın tekini çıkarıp basamaklardan çıktım ve her zamanki yerime an arka cam kenarına oturdum. Kulaklığımı tekrar takıp kafamı cama yasladım ve okula giden uzun yolu izlemeye başladım.
Yirmi dakika sonra kolumda hissettiğim acıyla gözlerimi açtım.
"Felix, günaydın."
Karşımda Jisungu görmemle kolumun acısını unutup ona gülümsedim.
"Sanada, günaydın."
Aslında kolumu çok sıkmamıştı sadece kolumdaki birkaç gün öncesinden kalan izler hala iyileşmemişti.. Ailemden bana kalan acılardan sadece birisiydi bu izler. Altın bir kafese konulmuş serçe gibiydim. Bana istediğim her şeyi verdiklerini sanıyorlardı. Ama bir eksik vardı sevgi.. Beni o kafese yerleştidiklerinde sevgiye de ihtiyacım olduğunu unutmuşlardı. Neyse..
Uzunca bir iç çekip kafamı meşgul eden düşünceleri bir kenara bıraktım ve karşımda mutlu mutlu sevgilisi Minhoyu anlata Jisungu dinlemeye başladım.
...
Okula vardığımızda Felix koluma girdi ve sınıfımıza doğru ilerledik. Kapıyı açıp içeriye girdiğimizde öğretmenin çoktan geldiğini görüp özür dileyip yerlerimize oturduk. Jisung her zamanki gibi Minho nun yanına oturmuştu. Bende en arkadaki tek başıma oturduğum sırama yerleştim.
Öğretmen yerlerimize yerleştiğinden emin olup gülücükler saçarak konuşmaya başladı. Nasıl her zaman bu kadar mutlu olduğunu sorgulamakla meşgulken sınıfa yeni bir öğrenci geldiğiyle ilgili bir şeyler söylediğini duyunca dikkat kesilip dinlemeye başladım.
Hocanın sözlerini bitirmesini beklermiş gibi kapıdan uzun boylu sarışın bir çocuk girdi. Çocuğun içeriye girmesiyle içeriyi yoğun bir sigara kokusu kaplamıştı. En ön sıradakiler rahatsız olmuş gibi burunlarını kapayınca öğretmen onlara dik dik baktı ve konuştu.
"Evet çocuklar size bahsettiğim yeni arkadaşınız da geldi, bizim için kendini tanıtabilir misin Hyunjin?"
Sarışın çocuğun sırtına vurarak söylemişti bunları. Çocuk temastan rahatsız olmuş gibi bir kaç adım öne geldi.
"Adım Hyunjin"
Burnunu çekip öğretmene döndü.
"Nereye oturacağım?"
Öğretmen biraz tırsmış olucakki fazla uzatmadan benim yanımdaki boş sırayı gösterdi. Off siktir.. Yanıma gelene kadar göz teması kurmamaya çalıştım ama o kadar gürültülü oturduki bakmadan edemedim.
Yırtık pantolonu, deri ceketi ve yüzünün heryerini kaplayan piercingleriyle yeterince çekici değilmiş gibi saçlarını da sarıya boyatmıştı.
"Ne bakıyorsun?"
Sanki her an patlıyacak bir bomba gibiydi. Bana tamamen dönüp söylediği şeyle bir an irkildim.
"Hi-hiç bir şey."
Kaşlarını kaldırıp uzunca yüzüme bakıp sırıttı.
"Ne o korktun mu benden?"
Sandalyeme biraz daha yaslandım, benim eziş büzüş oturup korkakça bakmam hoşuna gitmiş olucakki ben cevap veremeden bana doğru eğilip konuşmaya devam etti.
"Seninle çok eğlenicekmişiz gibi duruyor."
Yüzüme çok yakın olması bir yana nefesini dudaklarımda hissediyordum. Dudaklarımı yalayıp cevap verdim.
"Nasıl eğlenicekmişsin çok merak ettim doğrusu."
Benden böyle bir cevap beklemiyordu tabiki korkup siniceğimi düşünüyordu. Ama daha da zevk alıyormuşcasına elinin birini bacağıma attı. Şort giydiğim için eliyle çıplak bacağımı tutup sıktı.
"Madem bu kadar merak ettin bana da öğretmek düşer."
Öğretmen bu kadar yakın oturduğumuzu yeni fark etmiş olucakki kafasını kaldırıp seslendi.
"Felix, Hyunjin derse odaklanın."
Öğretmenin sözüyle Hyunjin üzerimden çekildi. Bana göz kırpıp cebinden telefonunu çıkardı ve masanın altından oynamaya başladı. Bende utancımdan dayanamayıp kafamı sıraya gömdüm. Kulaklarıma kadar kızardığıma emindim.
...
Uyandığımda ders bitmiş olucaktı ki etraf çok gürültülüydü. Kafamı sıradan kalırmaya üşenip yanımda telefonuyla uğraşan yeni çocuğu izlemeye başladım. Gözlerim ellerindeki damarlara takıldı. Sanırım spor yapıyordu. Acaba kaslarıda var mıdır diye düşünmeden edemedim.
"Ne o şimdide ellerimi mi izliyorsun, yoksa hayran mı kaldı?"
Dediği şeyle utançtan hemen kafamı kaldırdım ve kafamı sallayıp konuştum.
"Ne alakası var sadece dalmışım."
"Hımm eminim öyledir."
Diyip dudaklarını yaladı. Gözlerini dudaklarımda hissediyordum. Utanıp kafamı çevirdim.
"Sende amma utangaç çıktın be"
diyip boştaki elini belime atıp bir bacağımı kendi bacağının üstüne çıkarmamı sağladı.
"Ne yapıyorsun bırak beni."
"Kıpraşma be gülüm seninle çok eğlenicek demiştim."
Belimdeki elini itmeye çalışırken iki elini de tutup beni tamamen kucağına aldı. Ben onu ittirmeye çalışırken uzaktan birinin adımı söylemesiyle debelenmeyi bırakıp arkama döndüm. Jisung eliyle ağzını kapamış bana bakıyordu. Boşluktan yararlanıp kucağından kalktım ve hemen Jisungun yanına koştum.
"Jisung düşünüdüğün gibi değil."
Hyunjin arkamdan sırıtırken Jisungun kolundan tutup sınıftan çıkardım ve sabahtan beri olan her şeyi anlattım.
"Kanka bu sana abayı yakmış benden söylemesi"
Tam Jisungun koluna bir tane vurucakken arkadan kaslı bi vücudun bana sarılmasıyla donup kaldım. Kafamı hafif kaldırdığımda Hyunjinin omzuma kolunu atıp beni kendine yasladığını gördüm.
"Bir gelsene bakayım benimle."
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
💋KADERİNDEN KAÇAMAZSIN💋 (HYUNLİX)
Teen FictionBaskıcı ailesinden kaçmaya çalışan genç bir çocuk ve onun için her şeyi göze alabilicek bir serseri.. Kaderlerinden kaçabilicekler mi? Yoksa karşılarına çıkan engellere boyun mu eğecekler.. . . . Hyunlix