☬ 39 ☬

876 134 144
                                    

Bölüm: 39

Su Toprakları, yılın son aylarından da önce beyaza bürünürdü. Havası çok soğuktu. Taehyung'tan ayrıları saatler olmuştu. Yavaş yavaş Min Hanesi'ndeki kraliyet sarayına giderken Kral Jimin'in ona verdiği battaniyeye sarılı yürüyen Jeongguk hayatında ilk kez kar görmese de kar ile birleşmiş evleri, su kıtasının eşsiz güzelliğiyle yolculuğu boyunca karı ilk kez görüyormuş gibi hayran kalmıştı. Sarkıtlar, beyaza bürünmüş ağaçlar, beyaz evler ve renkli insanlarıyla her şey Jeongguk'un alıştığından farklıydı. Şelaleler sadece dağlarda değil, bazı evlerin arasında bile akıyordu. Bazı evlerin arasında toprak ya da taş yerine su geçiyordu.

Jeongguk'u asıl etkileyen ise saray olmuştu. Koca suyun ortasındaki büyük bir kara parçasının üstüne kurumuştu. Yakınındaki bir kara parçasına uzanan beyaz, zarif merdiven dışında hiçbir yer ile bağlantısı yoktu. Oldukça geniş ve derin duran denizin ortasındaki saraya kayıkla ya da gemiyle de gidilmiyordu. Tek yol merdivendi ama Jeongguk merdiveni ilk gördüğünde kırılabileceğini bile düşünmüştü. Kral Yoongi ve Kral Jimin'i takip ederek gittiğinde zarif merdiven arkalarındaki yardımcılar ve askerleri bile taşımıştı.

Saray da beyazdı ama kar yüzünden değildi; kar sadece verandalarında, balkonlarda ve ağaçlardaydı. Birden fazla ince, zarif duran kulelerin birleştiği sarayın büyük pencerelerinin camları buz mavisiydi. Sarayın kuleleri ve bölümlerinden bazılarının çatıları kubbe şeklindeydi. Bazıları üçgen şeklindeyken bazıları da ters dönmüş küçük koni şekillerindeydi. Katları farklıydı ama göze batmak yerine güzelliği ve farklılığı insanı etkiliyordu. Sarayın ön kısmındaki balkon kısımlarının aralarından sarkan renkli çiçekler denize doğru dökülürken sarayın merdivenin de altında kalan kısımlarında bir metre arayla dikilmiş ağaçları da Jeongguk göz ucuyla görmüştü. Ve berrak denizde dolaşan, hayatında hiç görmediği farklı canlıları da gözü yakalamıştı.

Devasa deniz atlarını ve deniz kızlarını bazı kişilerden duyarak ve kitaplardan okuyarak biliyordu. Gördükleri ise kitaplardaki çizimlerden, kendi hayal ürünlerinden çok daha asildi. Fazla olmasa da gördüğü birkaç deniz atı renkli ve kocamandı. Saçları denizde dalgalanıyordu. Deniz atlarına fazla odaklanamadan başka farklıları yakaladı gözleri. Renkli yılan balıkları, hareket eden yosunlar, deniz yıldızları ve hatta köpekbalıkları bile gördüğüne emindi. İsimleri bilmediği, başka canlılar da vardı. Soğukta yaşayamadığını düşündüğü canlıların benzerleri de buradaydı.

Merdivenlerden sonunda çıktıklarında ve verandaya geçtiklerinde, tam diğer merdivene geçecekken birkaç deniz atının kişneme sesi duyulmuş, ardından da sağ tarafınlarındaki boşluktan suyun sesi kulakları gelince hepsi şaşkınlıkla verandanın kenarına hızla geçip ne olduğuna bakmıştı.

Suyun içinden tepesinde ayakta duran ve yanındaki dokunaca tutunan Taehyung ile deniz canavarı yükseldiğinde verandadaki herkese su gelmiş, ıslanmışlardı. Islanan herkes verandadan geri çekilip homurdanırkenTaehyung ise hallerine güldü. Pamuk hırlar gibi ses çıkardığında hepsi birer adım yine gerilemişti çünkü kimseye zarar vermeyeceğini bilseler de kraken kocamandı. Saray kadar büyüktü. Teni siyahtı ama güneşin vurduğu ıslak bedeninin bazı yerleri koyu mavi renklerin parlaklığı göze çarpıyordu. Jeongguk'un göz göze geldiği büyük gözleri de siyahtı. Nedensizce utanarak bakışlarını gözlerinden kaçırdı. İlk on beş yakında, Derin Okyanus'ta sadece ada olduğunu sandığı varlığı, Taehyung'un ilk ruh arkadaşını karşısında gördüğü için heyecanlanmıştı. Daha fazla incelemek istedi. Dokunaçlarının üstü siyah olsa da altları buz mavisi ile açık kahverengi tonlarındaydı. Uzun ve kalın dokunaçlarının çoğunu denizin altında tutsa da görülenler bile herkesi korkutmaya yeterdi. İnsan aklının alamayacağı kadar ağır olmalıydı.

shameless | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin