3

217 15 1
                                    

"Oh, günaydın." Diyerek geri çekildi. Kız ise bunu beklemediği için bocalamıştı. "Si-woo, kantine gidelim mi?" Elleri ile çocuğun kolunu çekiştirmeye başladı. Ama o bir şey demeden önce bana baktı. Sanki benim cevaplamamı istiyordu.

Kafamı olumlu bir şekilde salladığımda, o da aynısını yaptı. Ardından yavaşça ayağa kalkıp ilerlediler.

Neden izin vermiştim ki? Keşke vermeseydim.

Onlar sınıftan çıktığında ne yapacağımı bilemediğim için kafamı sıraya koyup gözlerimi kapattım. Amacım zil çalana kadar biraz şekerleme yapmaktı. Fakat yaptığım bu şekerleme koridordan gelen sesler yüzünden bölündü. Kafamı yavaşça havaya kaldırdıktan sonra ellerim ile gözlerimi ovaladım.

Etrafımda ki bulanıklık gitti ve yerini büyük bir kargaşa aldı. Neler olduğunu daha iyi anlamak için oturduğum sıradan kalkıp sesin geldiği yere, koridora doğru yürüdüm. Kalabalığın içine daldığım gibi olay yerine girdim ama gördüğüm görüntüler ile başımdan aşağı kaynar sular döküldü.

O kız ve çetesi diye tahmin ettiğim kızlar kendilerinden küçük bir kızı dövüyorlardı. Gözlerimi kalabalığa çevirdim, sadece izliyorlardı. Ama bakışlarımı fark edenler yavaş yavaş dağılıyorlardı.

Bende bunu umursamadan o kızın bileğini tuttum ve bana bakmasını sağladım. "Ne yaptığını zannediyorsun?!" Diye çıkıştım. Bağırmamın üzerine diğer kızlar hemen uzaklaştılar, artık ortada sadece üç kişi duruyordu. Ben, yerdeki ağlayan kız ve bu sıçan.

"Yu-na abla işime sakın karışma." Dişlerini sıkarak fısıldadı. "Bana bak, sen kimsin de, bana emir veriyorsun? Siz ne hakla böyle bir şey yaparsınız?!" Son cümlede sesimi olabildiğince yükselttim. Ama o tek bir kelime etmemişti, sıkı sıkı tuttuğum bileğini hızlıca kurtarmış ve arkada ki kızlardan birine işaret etmişti.

İşaret ettiği kız hemen yanıma gelmiş ve iki eli ile sol elimi tuttumuştu. "Abla, izin ver açıklayalım, olur mu? Gerçekten amacımız seni uyandırmak değildi." Yüzünde mahcup olmuş gibi bir ifade vardı. "Ama bu salak tüm okulu başımıza topladı." Diyerek yerdeki kıza vuruyormuş gibi yaptı.

Tek elim ile onu hafifçe itip biraz uzaklaşmasını sağladım ve yere eğilip ağlayan kızın elini tuttuğum gibi hızlıca ayağa kaldırdım. "Seni dövmelerine neden izin veriyorsun?" Ellerini önüne bağlamış ve kafasını olabildiğince eğip sessizce ağlıyordu.

"Yu-na abla, normalde zerre karışmazdın bu tarz olaylara. Hayırdır?" Diyerek aklınca üzerime doğru yürüdü sıçan. "Ama bugün karışasım tuttu. Asıl sana hayırdır?" Diyerek bende onun üzerine yürüdüm. Kaşlarını olabildiğince çatarak gözlerini kıstı. "Tehlikeli sularda yüzüyorsun, dikkat et abla." Son kelimeyi dişlerinin arasından söyleyerek omzuma çarpıp gitti. Onun gittiğini gören herkes teker teker dağılmaya başladı.

Koridorda sadece o kız ile ben kaldım. Ellerim ile çenesini baskı uygulamadan kaldırıp göz göze gelmemizi sağladım. "Neden seni zorbalamalarına izin veriyorsun? Neden sesini çıkarmıyorsun?" Her ne kadar gözlerini kaçırmaya çalışsa da buna izin vermedim. "Hey konuşsana." Artık sabrım taşmaya başlamıştı.

"Ben, çok özür dilerim." Dedi güç bela. Kekeliyordu. Vücudu tir tir titriyordu. "Neden özür diliyorsun? Yanlış bir şey mi yaptın?" Hızlıca kafasını sağa ve sola salladı. Sağ elim ile omzunu tutup güven verircesine pat pat yaptım. Korktuğu çok belli oluyordu.

Shifting NöbetimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin