Gün kendisini yavaş yavaş akşama bırakıyordu. Herkes işlerini bitirmiş, evlerine doğru yollarını almıştı. Evlerin içinde annesini bekleyen, babasının yollarını gözleyen çocukların gözleri, onları görünce parıldamıştı.
Bu evlerden birinde yaşayan Warlicia annesinin kucağına atlamış ve doyasıya öpmeye başlamıştı. Yedi yaşındaki kızın bir babası yoktu. Ve bekleyecek başka biriside yoktu. Bu yüzden kapıda dikilmeyi bıraktı ve annesinin peşinden gitti. Annesi çok güzel bir kadındı. Kızıl saçı ve yeşil gözleri onun çok güzel görünmesini sağlıyordu.
Warlicia ve annesi IceWay ülkesinin merkezinde yaşıyorlardı. Her ne kadar Warlicia'nın gücü ateş olsa da annesi buz ülkesinde doğmuştu. Bu yüzdende kız kendini bildin bileli orada yaşıyorlardı.
Küçük kız odasında kendi kendine resim çiziyordu. Hayalini yansıtmanın en iyi yolunun resim olduğunu düşündüğü için her zaman resim çizerdi. Ve çizdiği resimlerde genellikle babası sandığı ateşler içerisinde olan bir adam olurdu.
Babasızlığı küçük yaşında hissetmeye başlamış ve o boşluğu başka, tanımadığı bir adamla doldurmaya çalışıyordu. Sevgisiz değildi fakat kendisini çokta seviliyormuş gibi hissetmiyordu. Babasızlığın verdiği eksiklik, yarım kalmışlık hissiydi bunu hissettiren.
Babasız bir çocuk, çatısız bir ev demekti. Her çocuk bir eve, her baba da onları ısıtacak ve koruyup kollayacak bir çatıya benzetilirdi.
Annesi küçük kızın yatma saatinde odasına girmişti. Küçük kızı gıdıklayarak kucağına almış, gülüşüyorlardı. Annesi küçük kızı yatağa yatırmış ve ona masal okumaya hazır bir şekilde kızın onu dinlemesini beklemişti. Küçük kız en sonunda kendisini toparlamış ve annesini pür dikkat dinlemeye başlamıştı.
"Bir varmış, bir yokmuş eskiden bu diyarlarda anka kuşları yaşarmış. Fakat bir gün insanlar anka kuşlarını avlamaya başlamış. Çünkü insanoğlunun gözünü aç gözlülüğü ve kibiri kör etmiş. Anka kuşlarının güçlerini kendilerine almışlar ve bu sayede diyarda gruplaşmalar başlamış. Ateş, su, hava, toprak ve buz olarak beş ülkeye bölünmüş. Ateş ülkesine Odenia, su ülkesine Serienia, toprak ülkesine Kreasia, hava ülkesine Halfea ve buz ülkesine de IceWay denmişti." Annesi sözünü daha bitirmeden küçük kız uykuya dalmıştı. Hikayeyi yarım bırakmak zorunda kalan anne kendi odasına doğru yürümeye başlamıştı.
Bu sırada yaşadığı evin etrafında koşuşturan at sesleri geliyordu. Camdan dışarı baktığında büyük bir şoka uğramıştı. Dışarıda ki atlılar evin içine ateş etmeye başlamışlardı ve kurşunlardan biri kadının kalbine isabet etmişti. Küçük kız korkulu gözlerle annesinin yerde yatan cansız bedenine doğru koştu. Ona fısıldayarak "Korkma anne güvendesin." demişti.
Dışarıda ki atlılar içeri girmişlerdi ve küçük kızı kolundan tutarak kucaklarına almışlardı. Küçük kız her ne kadar direnmeye çalışsa da küçük bedeni direndikçe daha da kötü oluyordu. Direnmeyi bırakmıştı artık, yorulmuştu minik bedeni.
Küçük kızın annesi de yoktu artık yanında. Ona masal okuyacak bir ses yoktu. Babasızlığı yaşarken birde annesiz kalmıştı. Çatısı yoktu, şimdi de bir kapısı...
Selaaaaam... umarım beğenirsiniz
İg: olumyokcanvar
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANKA;ATEŞİN KÜLÜ
FantasíaOdenia ülkesinde çıkan haberler doğrultusunda Ateş varisi Warlicia ülkeden def edilerek, 4 elementin bulunduğu IceWay ülkesine gönderilir. Odenia krallığından nefret eden Buzların lordu Morgath ile bir anlaşma yaparlar ve Odenia ülkesinden intikam a...