"Uçmayı öğrenmeden
göçmeye mecbur kalmış
bir kuş gibi kalbimiz..."(Cahit ZARİFOĞLU)
🦌
___________________
Başım çatlıyordu. Kafamı kaldıramıyordum. Zil sesini duyuyordum ama gücüm yoktu. Zorla gözümü açıp etrafa baktım. Ben en son Sudelerdeydim nasıl geldim odama. Korkuyla kalkıp etrafıma bakındım. Zil çalmaya devam ediyordu. Telefonumu yanıma alıp salona doğru yürüdüm saat üç olmuştu. Ölü uykusuna yatmıştım sanırım. Kapıyı açtığımda karşımda Mert, Adem, Zeynep, Demir, Sude vardı. Arkalarında da daha önce görmediğime emin olduğum biri duruyordu. Zeynep ve Sude başını tutuyor ve kafalarını kaldırmıyorlardı. Mert yüzüme bakıyordu.
"Ee içeri alacak mısın?" Şaşkınlıktan öyle kalmıştım. Tepki veremiyordum.
"Tabi ben ah geçin." Konuşunca başıma ağrı giriyordu. Hepsi salona geçince bende arkalarından ilerledim. Zeynep Demir'in omzuna, Sude ise Adem'in omzuna kafasını koymuş uyur gibiydiler.
"Günaydınn Ahu. Biz pattan geldik kusura bakma. Evin durumu pek iyi değildi. Bizde buraya kaçalım dedik." Adem'in dedikleriyle geceyi hatırlamaya çalışıyordum ama tek hatırladığım Kübra'nın telefonla konuşmasıydı. Sahi o neredeydi?
"Abiii" Kübra arkamdan gelmiş ben gibi kapı da duruyordu. Kübra evde miydi?
"Oh ekip tamamlandı." Kübra da başını tutarak bana bakıyordu. Ona fısıldayarak 'bir şey hatırlamıyorum ben' dedim.
"Abi ne zaman geldiniz siz?""Bu sabah geldik Kübracım. Sizi bulamayınca da yukarı çıkalım dedik. Sen burada mı kaldın?"
"Aa evet abi. Ahu çok sıkılmış tek ben onla kaldım." Mert sinirle gülerek ayağa kalktı.
"Ahu öyle mi?" Hiçbir şey hatırlamıyordum ama Kübra'nın hatırladığını düşünerek kafamı salladım. Bu sefer hepsi gülmeye başladı. Ama onlar Mert gibi değil eğlenir gibiydiler. Kendi aralarında konuşmaya başlayınca Kübra ile birbirimize bakıp ne olduğunu anlamaya çalıştık. Ama artık sinirleniyordum.
"Biri bana ne olduğunu anlatabilir mi?""Ben anlatayım." Mert Kaan'ın yanında oturan kişiye baktım.
"Öncelikle Kerim ben. Dün akşam maçtan geldiğimizde aşağıda hepiniz kafayı bulmuştunuz. Mert Kübra ve seni sana getirdi. Bizde aşağıda kaldık." Kübraya baktığımda o da ben gibi şok içindeydi. Mert Kübra'ya sinirle bakıyordu. Kübra kafasını eğince gözlerini bana çevirdi. Gözlerindeki sinir gitmiş gibiydi. Daha çok ifadesiz ve anlamsız bakıyordu gözüme.
"Ben pek hatırlamıyorum.""Çok içmişsiniz ama aralarında en sağlamı sendin." Konuyu dağıtmak adına onlara gülerek baktım.
"Kahve içer misiniz?" Hepsi olur diyince Kübra'nın koluna girip mutfağa geçtim.
"Nolur bana bir şeyler hatırladığını söyle Kübra.""Ahu valla en son halay çektiğimizi hatırlıyorum. Başka bir şey yok."
"Rezil olduk Kübra."
"Off Kerim de gelmiş." Sonra ne dediğini fark ederek "yani Kerim abi hala başım dönüyor da."
"Şu kahveleri içelim geliriz kendimize." Kahveleri yaparken üzerime hiç dikkat bakmadığımı fark ettim. Dün aşağı indiğim kıyafetler duruyordu. Şortum fazlasıyla kısa olduğu için kahve işini Kübra'ya bırakıp üzerimi değiştirmeye gittim. Hiçbir şey hatırlamıyordum. Yine kendimi kaybetmiştim.
Hızla üstümü giyinip salona geçtim. Mert pür dikkat yüzüme bakıyordu. Ben yanlış bir şey mi söylemiştim gece. Hatırlamam gerekiyordu. Ama hala kafamın içi zil zurna dönüyordu. Mutfaktan bir sandalye alıp yanlarına oturdum. Herkes sessizce kahvelerini içiyordu. Zeynep ve Sude de uyanmış kahvelerini içiyordu. Henüz kendilerine gelmiş gibi durmuyordu. Kübra da Mert'in yanına oturmuş kafasını kaldırmıyordu. Demir şöyle bi bakınıp Zeynep'e döndü.
"E aşkım neden bu kadar içtiğinizi anlatmaya önce sen başla istersen." Zeynep Demir'e dönüp gülümsedi.
"Evdeydik ama."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CEYLAN (mahalle kurgusu)
Novela Juvenil"Mezun olup aylarca şu lanet sınava hazırlanıp sonunda bir şehire yerleşmiş olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Ben Ahu Yılmaz. Çevremdeki herkesin bundan bir şey olmaz dediği zamanlarda biricik babamın aşık olduğu edebiyat bölümünden mezun olup kendimi...