11. Bölüm

23 3 0
                                    

Telefonundan ardı ardına gelen bildirim sesleri ile uyandı uykusundan. Uzun zaman olmuştu böyle uyanmayalı diye irkildi hızlıca kalkarak komodinde duran telefonu bir çırpıda kaptı eline. Ekrana baktığında gelen mesaj ve çağrılar en yakın arkadaşı olan Naz'dan geliyordu. Ardı ardına görsel ve mesaj yollamıştı. Şifresini girip telefonu açtı. Mesajın üstüne tıklarken istemsizce bir ürperme geldi. Bu kadar zaman sonra arkadaşının böylesine ardı ardına yazması şaşırtmıştı.

Mesajlarda babasının ölümüne dair haber sayfalarının görselleri yer alıyordu. Fakat bu görsellerde anne diye bildiği Hale'nin adı geçmiyor aksine kaza yaptığı arabada tek başına olduğu yazıyordu. Bir kaç sayfa kontrolü kaybettiğine, diğer bir kaç sayfa ise arabanın frenlerinin tutmadığına dair haber yayımlamışlardı.

Okudukça daha da garipleşen haberler babasından müzik eğitmeni olarak değil soylu bir ailenin mensubu melek yatırımcı olarak söz ediyordu.

Üstelik kazayı yalnız yaşadığı evden çıkıp ailesini ziyaret etmek için kullandığı şahsi arabasında gerçekleşti olarak aktarmıştı. Cenazesinin çok kalabalık bir şekilde aile mezarlığına defnedildiği yazıyordu.

Huzur okudukları karşısında şaşkınlıktan açılan ağzına ve gözlerine hakim olamıyordu. Ne demek kalabalık bir cenaze ve aile mezarlığı.

O kara günde babası ve Hale'nin cenazesini morgdan almak için kendisi, babaannesi ve onun sağ kolu olan adamı vardı. Fakat Huzur babasının ve Hale'nin tabutları cenaze aracına yüklenirken bayılmıştı. Uzun bir süre baygın kalıp uyutulduktan sonra gözlerini hastane odasında açmıştı. Yani cenazesine dair hiç birşey bilmediğini hatırladı.

Okudukları karşısında kulaklarında çınlama başladı. Aynı o gün cenaze aracının başında olduğu gibi. Bir hışım ile yataktan kalkıp babaannesinin yanına gitmek için harekete geçti. Terliklerini bile giyemeden dönen başı, çınlayan kulakları ile kocaman evin içinde babaannesini arıyordu.

Alt kata inip çalışma odasının kapısını açıp babaannesi ve amcasını buldu. Tam ağzından "bunlar ne demek?" diye sözlerin dökülmesi ile olduğu yere yığılması bir oldu.

Çalışma odasında yer alan koltuğa yatırdı amcası düştüğü yerden alıp. Fidan hanım elinde kolonya ve su ile içeriye daldı. Bir yandan onları sehpanın üstüne bırakıp bir yandan da odanın camlarını açmaya çalışıyordu. O an bu olaya şahit olan herkes şaşkınlık içinde bakıyordu.

Çok zaman geçmeden Macit bey eve ulaşmış Huzur'u kontrol ediyordu. Biraz zaman geçtikten sonra Huzur kendine gelmeye başladı. Gözlerini aradığında tepesinde serum poşetini tutan Burak'ı gördü. Yarım yamalak bir şekilde konuşulanlara kulak kesildi. Baş ağrısından mütevellit pek fazla anlayamıyordu.

"Noldu bana?" diyebildi inleyen ses tonu ile. Odada bulunanlar bir ağızdan nasıl olduğuna dair sorular sorup kendini yormaması hakkında yorumlarda bulunuyordu.

Kalkmaya çalışınca Burak kolundan tutup destek vererek oturmasına yardımcı oldu. Sırtını sıvazlayıp "İyisin, iyisin ölmüyorsun." dedi ortamdaki gergin havayı dağıtmaya çalışan neşeli ses tonu ile.

Babaannesi bir hışımla dönüp "Komik olduğunu mu düşünüyorsun bu dediğinin Burak!" diye çığırdı.

Beliz tam lafa girecek iken babaannesi tekrardan "Bu saçma söylemini savunacak değilsin herhalde Beliz?!" dedi.

O sırada Huzur seslerden rahatsız olmuş bir halde "Yeter. Sana komik gelmemiş olabilir ama ben iyi hissettim." diyerek kafasını çevirdi.

Odadaki gerginlik seviyesi git gide artmaya devam ediyordu. Gerginliğe kısa olsa bir son vermek için Doktor Macit Bey söze girdi "Huzur'cum kan tahlillerin birazdan çıkar hastaneden haber gelir neyin olduğuna dair tam bir açıklamayı ancak o zaman yapabilirim ama şu an bana sorarsan okumuş ya da görmüş olduğun haberlerden ötürü anlık bir şok bayılmana neden olmuş olabilir. Onun dışında çok önemli bir durum olduğunu düşünmüyorum olsaydı zaten daha baygın olurdun. Hastaneye gitmemize gerek yok ama olabildiğince dinlenmeni istiyorum."

HuzurHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin