“Kralım, yalvarırım yapmayın. Benim hiçbir suçum yok.”
“Belgeler öyle demiyor ama genç adam.”
“İftira atıyorlar Kralım, yemin ederim iftira atıyorlar. Çekemiyorlar beni.”
“Bana sana iftira atmaları için tek bir sebep söyle, eğer mantıklıysa seni serbest bırakacağım. Ayrıca seni neden çekemesinler? Özelliğin ne senin?”
“Kralım ben çok zekiyim, kıskanıyorlar işte.”
“Zeki olsaydın burada olmazdın.”
“MUHAFIZLAR, HEMEN BU ADAMI İDAM ODASINA GÖTÜRÜN."
.
.
.
O genç adam haklıydı, ona gerçekten iftira atılmıştı. Lakin Kral Seo Lewis, hep aynıydı. Neredeyse milyonuncu kez birini dinlemeden o kişinin hayatına son vermişti. Biliyor musunuz? Bu adam hiç değişmiyordu. Hep acımasızdı. Bizzat kendi halkının ondan nefret ettiğini bildiği halde yaptığı işkencelerden vazgeçmiyordu. Vazgeçmeyecekti de, Ta ki ona kadar.
.
.
.
“Majesteleri, bugün katılmanız gereken önemli bir davet var ve davet saatine az kaldı.”
“Ne daveti bu ?”
“Çok önemli iş adamları geliyor majesteleri. Önce bir yemek yiyeceksiniz, daha sonra bir dans gösterisi var.”
“İş adamlarının benimle işi ne her hafta?”
“Şirketleri ile alakalı kritik kararları size sormadan alamazlar efendim biliyorsunuz.”
“Doğru doğru. Peki bu dans gösterisi ne alaka?”
“Şu ünlü inşaat şirketinin sahibi daveti renklendirmek için ünlü bir Kore dansçısını davet etmiş majesteleri. Bana daha öncesinde sordular, bende adamın bütün hayatını araştırdım hiç kuşkunuz olmasın efendim. Size sormadığım için çok özür dilerim, bağışlayın beni.”
“Sıkıntı değil, hem biraz aklım dağılır. Sen çık son hazırlıkları hallet, bende hazırlanıp iniyorum aşağıya.”
“Emredersiniz majesteleri.”
.
.
.
Kore sarayında her hafta en az bir davet, parti ya da balo olurdu ve genelde hepsi aynı olurdu. Fakat bu sefer aynı olmayacaktı. Bu davet Kralında, “Kore’nin ünlü dansçısının” da hayatını değiştirecekti.
.
.
.
“Merhabalar majesteleri, nasılsınız?”
“Chris bana düzgün davranmaya ne dersin? Kardeşiz ya hani.”
“Kardeştik, Lewis. Sen bu kadar acımasız bir insana dönüşmeden önce kardeştik.”
“Yine başlama Chris. Bu önemli gecede seninle uğraşamam."
“Votre Majeste, Bonjour. Nasılsınız?”
“Bonjour, güzel dostum. Çok iyiyim, sen nasılsın?”
“Sizi gördüm daha iyi oldum efendim. Aslında sizden şirketimle alakalı birkaç tüyo almak isterim, yardımcı olur musunuz?”
“Tabii, dostlar ne için var Philliphe? Dinliyorum.”
.
“SEVGİLİ KRALIM VE DİĞER KIYMETLİ MİSAFİRLERİMİZ; BUGÜN, GÜNEY KORE HALKININ EN MÜKEMMEL DANSÇISI HWANG HYUNJİN SİZE KENDİSİ GİBİ MÜKEMMEL BİR GÖSTERİ SERGİLEYECEK, İYİ SEYİRLER!”.
.
.
Hwang Hyunjin, kendisi gibi mükemmel dansını sergilemişti. Fakat burada alışılmışın dışında bir şey vardı. Kral; gözlerinin önünde tüm ışığıyla dans eden bu oğlanı, gözlerini kırpmadan izlemişti. İçinde garip bir his oluşmuştu. İlk kez böyle hissetmişti. Bu sebepten ötürü, davet bittikten sonra o genç adamı odasına getirtmişti…
.
.
.
“Majesteleri yanlış anlamayın fakat ne istiyorsunuz benden? Yemin ederim ben kötü bir insan değilim. Bana gelip dediler ki ‘kralın önünde dans etmeye ne dersin?' bende reddedemedim. Bu büyük bir onurdu çünkü. Lütfen yanlış anlamayın. Amacım kötü değ-“
“Çocuk sus. Sana bir şey yapmak için getirtmedim seni buraya. Çok güzel dans ediyorsun ayrıca. Seni buraya getirtmemin sebebi tanışmak istiyor oluşum.”
.
.
.
.Namı diğer Seo Lewis
Ve mükemmel danscimiz
Allahhhh geldi ilk bölüm. Bence mükemmel bir kitap olacak. Yorum ve oy gelir mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
King's Last Life, ChangJin.
Teen FictionGüney Kore'nin acımasız kralı Seo Lewis, gercekten bir oğlana yenilebilir miydi?