19. Bölüm: Soğuk Yağmurun Sesi

2 1 0
                                    

Derince iç çektikten sonra elimi kaldırarak bir ay öncesinden tıklattığım tahta kapıyı tekrar tıklattım. Ondan bir iyilik istesem yapar mıydı? Moon'u sevdiğini biliyordum ancak yine de içimden bir ses benimle aynı fikre sahip değildi ve söylediği cümleler gittikçe sesli bir hale geliyordu. Kapının ardından duyulan sesle duruşumu düzleterek aralanan kapıdan içeriye doğru baktım. Nick beni gördüğünde ilk başta şaşırsa da fazla geçmeden kocaman gülümsedi. "Seni tekrardan göreceğimi hiç düşünmemiştim." Gözlerini üzerimde gezdirdi kan lekeleri olan kıyafetim, dağınık saçlarım ise onu tekrardan şaşırtmıştı. "Tanrı aşkına, yukarıda neler oldu böyle?"

Kocaman gülümseyerek sorusuna yanıt verdim, "Eğer bana birazcık zaman ayırırsan senden bir iyilik isteyeceğim." Hiç düşünmeden kapıyı sonuna kadar açarak eli ile içeriyi işaret etti. "Geç hadi aç mısın bir şeyler hazırlayabilirim." Aç değildim ancak en son ne zaman yediğimi dahi hatırlamıyordum, bu sabah askerler bana yemek getirmiş miydi? Karnımda bir ağrı yoktu bu da yemek yediğim anlamına geliyordu bu yüzden başımı olumsuz anlamda sallayarak beni herhangi bir odaya yönlendirmesi için yanına bekledim. Kapıyı kapatıp kilitledikten sonra önden ilerleyerek oturma odası olarak düşündüğüm odaya ilerledi. Arkasından ilerlediğimde gösterişten uzak sade ve iç ısıtan bir oturma odasıyla karşılaştım. "Ben oturmasam iyi olur üstüm kirli."

Nick oturmadan bana dönerek gülümsedi, "Kocamın kıyafetleri vardı, onunla aynı boyuttasınız sana olacaktır." Sözleri bittiğinde reddetmemi dahi beklemeden odadan ayrılıp koridorda ilerledi. Reddetmek beni zararıma olurdu temiz kıyafetler ve iyi bir duşa ihtiyacım vardı veya iyi bir uyku. Hepsi de olabilir.

Elinde siyah renkte iki parça ile geri geldi ve hiç tereddüt etmeden bana uzattı. "Koridorun sonunda banyo var güzelce yıkan ve kurulanıp bunları giy ben de sana yiyecek bir şeyler hazırlıyım sonra da hikayeni ve istediğin iyiliği dinlerim olur mu?"

"Gerçekten nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum." Elindeki kıyafetleri aldığımda boşta kalan sağ elini havada salladı. "Sen benim oğlum gibisin ne kadar beni tanımasan da ben seni çok iyi tanıyorum. Belki de eskisi gibi maske takmalıyım." Şaka yaptığını belirtmek için gözünü kırptığında gülerek şakasına katıldım. "Umarım seni tekrardan o maskeyle görmem." Sözlerim bittiğinde dediği yönden ilerleyerek banyoya girdim.

Sıcak bir duş beklediğimden de iyi gelmişti, tüm bedenimin yenilendiğini hissedebiliyordum. Bana verdiği kıyafetler de dediği gibi bana tam olmuştu. Siyah boğazlı ve siyah hafif bol pantolon vermişti. İkisinin de siyah olması işime gelmişti en azından Moon oluşacak olan yaralarımı görmeyecekti. Buharlı odadan çıktıktan sonra koridorda ilerleyerek onu aramaya başladığımda tam üstüne bir odadan çıktığında onunla karşılaştık. Kocaman gülümseyerek tekrardan teşekkür ettiğimde sessizce başını sallamıştı. "Gel hadi yemek yiyelim."

O çıktığı odaya geri girerken ben de onun arkasından mutfağa girdim, odanın köşesine dayanmış masada iki tabak vardı. Karşılıklı değiller tam aksine yan yana konulmuştu. Benim olduğunu düşündüğüm yere oturduktan sonra o da yanıma oturdu ve dumanı tüten yemeğin içerisine kaşığını koydu. "Söyle bakalım seni bu halde buraya kadar getiren şey ne?" Açıklayacak kadar güçlü hissedemiyordum, belki de bu meseleyi günlerdir doğru düzgün ağzıma almadığımdandır. Uzun zamandır onun ismini dahi söyleyememiştim.

"Krallığı bayağı bir karıştırdım." Gülerek sebze dolu bir kaşığı ağzına götürdü, yemeğini iyice çiğneyip yuttuktan sonra konuştu. "Senin gibi birisi ne yapmış olabilir ki?"

"Beni hafife alma lütfen, emin ol neler yapabileceğimi bilmiyorsun. Kaybedecek hiçbir şeyim kalmadı, korkacağım her şeyi ortadan kaldırdım." Elindeki kaşığı tabağına geri koydu ve bana döndü. "Açıkça anlat neler oluyor?"

Kayıp Rüyalar: Yıldızlara Kalan Aşk (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin