Yolda yürürken karşısında duran adama şaşırmış bir şekilde baktı Hyun jin. "Bir şey mi oldu efendim?" Kafasını olumsuz bir şekilde sallayan adam Hyun jin in elini eline alarak Hyun jin in eline bir kolye tutuşturdu, ve ortadan kayboldu. Hyun jin neye uğradığının şaşkınlığıyla etrafa bakıyordu. Kafası çok karışmıştı, etrafa bakmayı bırakıp elindeki kolyeye odaklandı. Üzerinde güzel motifler vardı. Biraz daha dikkatli baktığında üzerine bir şeyler yazdığını fark etti. Anlayamıyordu yazıları biraz daha dikkatli bakmaya çalıştı. Ama anlayamamıştı. Alıp kolyeyi taktı.
Hiç bir şey olmamıştı Hyun jin içinden "Bende ne olmasını bekliyordum ki yani"deyip kendine güldü. Bu düşünceler içindeyken bir kadın hızlıca giderken Hyun jin e çarptı. Kadın Hyun jin den özür dileyerek yoluna devam etti. Hyun jin kadın ın kafasının üstünde beliren sayılara anlam veremiyordu. "5-4-3-2-1" karşıdan karşıya geçerken topuklu ayakkabısının topuğu kırılan kadın yere düştü ve araba çarptı.
Hyun jin gözlerine inanamamıştı o kargaşanın içine girmişti. Ve kadının kafasında yazan yazıyı sadece kendisi duyabileceği yükseklikte bir sesle okudu. "Game Over, oyun bitti derken ne demek istiyor." Etraftaki insanlar ambulansı aramıştı ve hala bir umut olduğunu söylüyorlardı. Ambulans görevlileri geldiklerinde kadının öldüğünü söylüyorlardı. Hyun jin herkesin kafasında belli yıl, ay, gün ve saat görüyordu. Bunlar ne anlama geliyordu.
Oradan hızlı bir şekilde koşar adımlarla uzaklaştı. Karşısına ilk çıkan bara girmişti. Bunların hiçbirinin gerçek olmadığını kendi kendine söylüyordu. Barmen den bir votka istedi. Barmenin kafasının üstünde yazan 32 yıl sayısına odaklanmıştı. Bu adamın daha 32 yılımı var yani? diye geçiriyordu içinden.
Yanına bir genç oturdu. Bana her zamankinden dedi. Barmen tabi Jeongin bey diyerek içkisini uzattı, ondan sonrada benim votkamı. Jeongin e baktığımda kafasında her hangi bir yazı yazmıyordu. Bu ne demek oluyordu? bu çocuk ölümsüz felan mı ? Ve ya biri bana çok kötü oyun oynuyordu. Bunları düşünürken Jeıngin boynumda ki kolyeyi eline almıştı. Ne kadar güzel bir kolye diyerek benim kolumdan tutarak dışarı çıkarmıştı. Tenha bir sokağa girdik.
"Demek yeni baş oyuncu sensin. Kuralları biliyor musun?" Ne oyunu ne baş oyuncusu ne saçmalıyordu bu adam. "Ne oyunundan bahsediyorsunuz." "Sana bu kolyeyi veren kişi sana hiçbir şey söylemedi mi?" "Hayır elime sıkıştırıp ortadan kayboldu." "Demek sana en baştan her şeyi anlatmam gerek. İlk olarak burası gerçek dünyadan bağımsız bir yer. Siz telefonlarınıza bir oyun indirdiniz ve bu oyun sizi buraya ulaştırdı.
O oyunun kurucularından biriyim ben Yang Jeongin sende benim bu saaten sonraki yardımcım Hwang Hyun jin. Bana bir söz vermen gerek Hyun jin, her ne olursa olsun her ne ddurumda olursa olsun emirlere uyacaksın. "Ben hala inanmıyorum ne yani burası, burası dünya dışı bir yer mi yani a yeni ölen kadın gerçekte ölmedi." "Orası tam olarak öyle değil. Siz oyunu yüklerken size verilen formda yazıyordu. Bu oyunda ölürsen bu bizim sorumluluğumuzda değildir diye. Eğer oyunda ölürsen gerçek hayatta da ölürsün." Hyun jin in gözleri açılarak "Ne yani ben şuan ölürsem gerçek hayatta damı öleceğim." "Evet bay Hyun jin öleceksiniz ama siz bizim korumamız altındasınız. Oyunun başlamadan önceki sürecinde korunacaksınız." "Ne yani oyun hala başlamadı mı?"
"Evet hala başlamadı. Kademeler var bu oyundan sadece 1 kişi sağ çıkabilir." "NE YANİ BİNLERCE İNSANDAN SADECE 1 KİŞİMİ" "Evet bay Hyun jin tek bir kişi, ve bu bir kişiye oyun sonunda büyük ikramiye var." "Bunu diğer insanlara da açıklamamız gerekmez mi, ne için burda olduklarını belki gitmek isteyen olur." "Buradan çıkış yok bay Hyun jin üzgünüm. Tek kazanmak. Eğer oyun oynamayı seçmezlerse belli bir süre burada normal yaşamlarını sürdürmeye devam ederler. Ama sadece belli bir süre, sonrasında belli şeyler önüne koyarak ölmelerini sağlarız." "Bu, bu bir katliyam siz kendinizde misiniz bu delilik." "Siz bizle misiniz yoksa değil misiniz?"
Hyun jin bir şey demeden suratına bakıyordu Jeongin in. "Son kez soruyorum benimle misin yoksa değilmisin?"