58.

28 2 13
                                    

(PRENS)

"Safir nasıl böyle bir bok yediniz? Merih öğrenirse olacakları düşünebiliyor musun!"

"Söylemessen öğrenmeyecek. Değil mi? Ayrıca sana anlattım. Neden tekrar soruyorsun?"

"Salaksın."

Kaşlarını çatıp gözlerini yola çevirdi ve yüzü düştü tabii.

"Ben birşey yapmadımki. Aksine Onu durdurmaya çalıştım."

Elimi saçına atıp karıştırdım biraz.

"Tamam be üzülme. Bunu da atlatırız beraber. Öğrenmemesi için elimden geleni yaparım."

Ne salak insanlarla çalışıyorum ya. Yinede kıyamam bu yanımdaki çoçuğa. Şuan böyle gülebiliyorsam bunu Safir'e borçluyum. Buraya ilk getirildiğimde tanıdığım ilk kişi Safir'di. Kişilik bozukluğu olan mavi gözlü Çocuk. Etraf ona öyle sesleniyordu. Uzun bir lakap değil mi?
Sonra o zamanlar bize bakan Melek hanım dediğimiz bir kadın, Safir'e yaklaştı ve ' gözlerin senin kadar derin, bence ismin Safir olmalı? Ne dersin?' Dedi.

Buraya getirilen ajanların hiçbiri ismini bilmiyordu. Ve ya kişiliklerine göre yada davranışlarına göre onları yansıtan isimler aldılar.  Mesela Merih ismini onu yansıttığı için aldı. Bora ismini çok sinirlendiği bir zaman almıştı.

Safir'in ismi ona çok yakışıyordu bana göre. Hem kişiliğine göre hemde onu yansıtan bir isim 'Safir'.
benim ismimin bir hikayesi var. Belki anlatırım sonra.

Dışarı çıkacağımız anda revirde kalan ceketimi ve ceketimin cebindeki arabamın anahtarlarını unuttuğumu fark ettim.

"Safir beklesene iki dakika."
"Nereye?"
"Arabanın anahtarlarını unuttum.. yukarıda."
"Tamam... hızlı ol.."
"Aaaa Safirim..! Hız benim diğer adım!"
"Evet ama işin içine Bora karışınca diğer adın mayhoş manyak oluyor biliyorsun. hızlı olamıyorsun."

Gözlerimi hafif kısarak gülümsedim

"Sevdiğin biri olmadığı için kıskanıyorsun."

Omuzlarını silkti.

"Var aslında"

Duyduğum şeyle gözlerim faltaşı gibi açıldı. Bizim mavili antisosyal'in sevdiği biri mi var?

"Ne? Kim peki?"

Arkasını döndü bana.

"Söyleyemem. Git anahtarlarını al."
"Bu yaptığına şerefsizlik denir Safir. Benim kimi sevdiğimi cümletialem biliyor!"
"Söylemek istemiyorum."

Kaşlarımı çattım,

"Peki."

Dedim ve yukarı koşmaya başladım. Yavaşça revirin kapısını açtım ve Bora'nın kaldığı tarafa doğru yürüdüm. Işıklar kapalıydı yani bütün hastalar uyuyordu. Ah! Söylemişmiydim? Bora yarın taburcu oluyor. Çavuşluğuna geri dönüyor. Bu ne kadar beni mutlu etse de, bir aylık ömrünün kaldığını bilmek acı veriyor.

Yattığı yatağa doğru yaklaştım, kenardaki komidinin üstündeki ceketimi alıp çıkacağım anda Bora'nın üstünün açık olduğunu fark ettim.
Ona doğru yaklaşıp üstünü örttükten sonra sargılı gözünün üstüne küçük bir öpücük bıraktım.

Bora'yla 15, 16 yaşlarımda tanıştım. İlk başta o da benim gibi er di. Birkaç göreve beraber çıktık. Ben ona da kıyamam.

Hızlıca dışarı çıktım. Ve Safir'in yanına koştum.
.
.
.
(MERİH)

  "Ee? Ne dedin? Hala yorulmak istiyor musun?"

Aren arkaya doğru bir adım attı. 

"Merih.. bırakta dosyayı bitireyim."

  Onu kollarından tutup sırtını yatağa çevirdim.
Ve bir adım daha attım ona doğru.
Kaşlarını çatıp bir adım daha attı.

Tabii gülümseyerek bende bi adım daha attım ona doğru.

"Tch. Sana Kanmıyorum"
"Kandırırız Aren efendi."

Kaşlarını çattı tekrardan.

"Sormaya korkuyorum ama afedersin nasıl?"

İki elimi kaldırıp onu hafifçe ittirdim.
Gidecek herhangi biryeri olmadığı için doğal olarak topukları ilk önce yatağa çarptı sonra kendisi düştü.

"Eh işte böyle."

Yatakta yarı uzanır haldeydi. Her zaman o ilk adımı atamaz değil mi?
Üzerine eğildim.

"Öpeyimmi?"
"Öpme desem öpmiycen sanki"

Kulaklarıma kadar gülümseyerek

"Birşey diyimmi, Şu durumda kimse seni elimden alamaz"

Yatağa tamamen uzandı.

"Sana söyledim."
"Evet evet ikinci bir Devin vakası istemiyorsun. Korkma bende sana yaşatmak istemiyorum."

Son kalan sabrımla alnımı alnına yasladım.

"Var mı bir diyeceğin?"
"Yorgunum."
"Ha sen zaten hiçbirşey yapmayacaksın. Sadece uzan ve kendini bana bırak."

Dudaklarını es geçip boynuna yöneldim. Canını acıtmayacak şekilde ısırıklar bıraktım. Sesi çıkmayınca, sertçe emdim o boynundaki tarafı.
Bu sefer hafif bi inilti birde saç diplerimi çekiştiren bir el hissettim.

Kaldırdım başımı hemen. Dudaklarına yöneldim bu sefer. İlk başta yalnızca değdirdim dudaklarını benimkine.

Onun hamlesini bekliyordum. Dudaklarını aralayınca en son öpüşümden daha sertçe yumuldum dudaklarına.

Elimi giydiği tişörtün altına attım. Bi süre karın kaslarıyla ilgilendim.
İşleri azıcık daha kızıştırayım demişken telefonu çaldı.

Telefona tüküreyim.
.
.
.
_________\___
Diana'ya selamlar👋🏻👋🏻
Uf uf bölümü devam ettirmek vardı ama baya uzun olmuş başka bölüme sığdırırım belki 🤔
Yorum yapın görüşürüz 😽

İkinci Yılın Görevi(bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin