Alex böyle toplanılan akşam yemeklerini çok sıkıcı bulurdu. Fakat yeni Düşes'i tanıtmak için yapılmalıydı. Yine de bundan hoşnut olacağı anlamına gelmiyordu. Şöminenin yanında elinde viskisiyle Lord'lardan biriyle gevezelik ediyordu. Annesi odanın diğer tarafında misafirlerle ilgileniyordu. Yemeğe geçmek için ise küçük hanım bekleniyordu.
Evet biliyordu çok güzel bir kızdı ve çokta genç. Kendisi otuz yaşına dayanmışken yakında kız on sekiz yaşına girecekti. Yine de bu kadar süslenecek ne vardı anlamıyordu. Zaten hep aynı tarzda elbiseler giyiyordu. Genelde göğüslerine ve beline hafif oturan aşağıya doğru bollaşan açık tonlarda çokta dikkat çekmeyen elbiseler.
Kapının açılmasıyla içeri bir afet girdi. Şimdiye kadar hayatında bundan daha güzel birini görmemişti. Kıpkırmızı elbisesi içinde dudakları, saçları, gözleri. Hayır! olamazdı. Emma'ydı bu. O elbise de nereden çıkmıştı. Elbise denemez buna. Aman Tanrım! kızın memeleri ortadaydı. Ya o kalçaları, ince beli. Bunca zaman o bol elbiselerin altında kendini saklıyordu demek. Göz göze geldiklerinde ise Alex öfke doluydu. Nasıl kendini böyle aleni gösterirdi. Yanındaki adamın beğeni dolu mırıldanmasıyla Alex kendine gelmiş ve kıza doğru yürümeye başlamıştı.
Kızın koluna girmesine izin verip annesine doğru yürümeye başladıklarında Alex kızın üstünü ceketiyle kapatmamak için kendini zor tutuyordu. Henüz nikahları kıyılmamış olabilirdi ancak kız onundu ve ona ait olana kimse böyle bakamazdı. Kızın kulağına eğilip tam kızacakken burnuna dolan kokusuyla sanki mest oldu ve burnunu kızın ipek saçlarını sürttü.
"Bir daha bu elbiseyi giydiğinizi görürsem daha çıkartmanızı beklemeden üstünüzde parçalayacağıma emin olabilirsiniz Leydim. Zaten çokta bir yerinizi kapatmıyor."
Emma, duyduklarının şaşkınlığıyla adama döndü ve o koyu gözlerine bakakaldı. Alex ise o anlarda kendine hakim olmaya çalışıyordu. Bu kıza dokunmak bu kadar yakınında olması ateşle imtihan gibiydi. Kasıklarına giren ağrıyla gözleri daha da koyulaştı. Ergenliğinden beri ortada hiçbir şey olmadan bu kadar uyarıldığını hatırlamıyordu.
Adamın sanki gittikçe daha da koyulaşan gözlerine bakan genç kız yükselen heyecanıyla başını yere eğmişti.
"Neler diyorsunuz. Utandırıyorsunuz beni. Düşes çok ısrar etti. O yüzden giydim. Yoksa ben ben.."
Genç kız kısık sesle ve paniklemiş sesiyle kesik kesik cevap verdi.
Yaşlı Düşes durumu anladı. Oğlunun yiyecekmiş gibi kıza bakması ve kızın başını kaldırmaması. Umarım çok kızmamıştır diye düşündü.
"Değerli misafirlerimiz, size sevgili gelinim Leydi Emma'yı tanıtmaktan büyük memnuniyet duyuyorum."
Kızın etrafına soylu kadın ve erkekler doluşmuş herkes selamını verdikten sonra yemeğe geçmişlerdi.
Masanın bir başına Alex diğer başına ise yaşlı kadın oturdu. Genç Dük'ün sağına müstakbel nişanlısı oturmuştu ve misafirler masada yerlerini almışlardı.Genç kız elinden geldiğince sohbetlere iştirak etmeye çalışıyordu ancak adamın o öfkeli bakışları hep üzerindeydi. Kendini adeta çıplak gibi hissediyordu. Elbiseyi giydiğine de pişman olmuştu. Kimi kandırıyordu o zaten böyle biri hiç olmamıştı.
Yaşlı kadın masanın diğer ucundan sessizce olanları izliyordu. Emma güzelliğiyle herkesi büyülemişti. Alex'in ise kıskanç bakışlarını görüyordu. Kıza sakin yaklaşmaz ise korkutabilirdi.
Yemekler bitip misafirler odanın içinde dağılmıştı. Gruplara bölünmüş sohbetler ediliyordu. Alex kızı bir saniye bile yalnız bırakmıyor, onunla konuşan her Lord'u Markiz'i ustaca savuşturuyordu. Etrafa kıskanç bir nişanlı gibi göründüğünün farkında değildi.
Köşede bir araya gelmiş yaşlı hanımlar ise oldukça eğleniyorlardı. Genç Dük'ün nişanlısına herhangi bir erkek varlığı yaklaştırmadığının üzerine gülüşüyorlardı. Gerçi böyle bir kadın kimin olsa herkes bu kadar korumacı olurdu. Yarın tüm sosyeteye bu kadınlardan bilgiler yayılacaktı.