AHPO - 37.BÖLÜM

1.2K 137 97
                                    

Medyadaki şarkı Kalender'den Deniz'e gelsin aga! 

Medyada Kalender ve Deniz var!

Bölüm geç geldi çünkü çok yoğunum. Bilgisayarımı bile açacak dermanım yok bu aralar. Kusura bakmayın. O yüzden bölüm biraz uzun! 

Peçe hazırlayın ha! Ağlayacaksınız birazcık! 

Yorum yapmayı ve Vote'a basmayı da unutmayın canlarım! 

Yorum istiyorum valla! Çok yorum istiyorum canlarım! 



İyi Okumalar!



İnsanlar ölenlerin öteki tarafta ceza ya da mükafatlandıracaklarını düşünmesi ne kadar da aptalcaydı. Hayır, dinsizlikle düşünmüyordum. Allah, öteki tarafa bırakmıyordu ki bir şeyi. Bu dünyada yapılan bütün yanlışların cezasını bu dünyada ödüyordun.

Ama insanoğlu nedense sadece öteki tarafta cezalandırılacağını düşünüyordu. Bir komşumuz vardı. Benim de apartmandan arkadaşımdı çocuk. Birlikte bisiklete biner, mahalledeki apartmanların zillerine basar kaçardık. Birgün babası üst komşunun nişanlı kızını taciz etmişti. Kızın abileri bunu görmüş adamı evire çevire dövmüşlerdi ki, ben o sıralar sekiz yaşında olduğumdan tacizin ne olduğunu dahi bilmiyordum. Ama kızın adama ettiği beddua asla unutmamıştım.

'Canından olasın.'

İki ay, sadece iki ay sonra arkadaşımla sanayiden kaçırdığımız on altı vitesli sarı bisikleti mahallede sürerken kendi sıramı beklerken, kendisi artistlik yapacağım diye bisikletin önünü kaldırdığında kafa üstü asfalta yapışmıştı. Çocukluktu işte. Birkaç dakika ağladı sonra gülerek oynamaya devam etmiştik. Üç dört gün sonra apartmanın içinde mahallenin kızlarıyla evcilik oynarken düşüp bayıldığında aklıma bile gelmemişti.

Ailesi apar topar hastaneye kaldırdığında, küçücük arkadaşım felç geçirmiş. Beyninde sorun olduğunu söylediler. Bir daha arkadaşımı yakından görememiştim. Okul hayatı da bitmişti ama balkona her çıktığımda onun ağlamaya benzer sesleri duyduğumda içim yanardı. Ama mahalledeki büyüklerin hepsinin arkadaşım için tek bir şey dediklerini biliyordum.

'Yazık, babasının günahını çocuk çekiyor.'

Büyüdüğümde anlamıştım. Öyle fazla değil on beş on altı yaşımdayken bu sözün anlamını anlamış ve korkmuştum. O günden sonra da kimsenin bedduasını almamaya çalışmıştım. Ama şimdi kimin bedduasını almış olduğumu düşünürken sessizce MR aletinin o soğuk plastiğinde uzanıyordum.

Camın arkasında Niccolo ve Azat bekliyordu. Bayıldığımda o kadar çok korkmuşlardı ki, durumun vahametini bilmeseydim o dehşete düşmüş yüzlerine gülerdim. Ama gülemiyordum bile. Korkuyordum.

Ben çok korkuyordum.

Deniz'in anılarını neden görüyordum? Ve sanki o anıları görmekle yetinmeyip kendim yaşamış gibi hissetmemin anlamı neydi? Anlamı var mıydı?

On yedi yaşındaydım ben.

On yedi lan!

Araba kazasında ölüp bu dünyaya geldiğimde on yedi yaşındaydım.

Bu lanet hayata gelirken on yedi yaşındaydım. Hala da öyleydim.

Reşit değildim ki ben.

Hayatımı istiyordum ben. Yemin ederim artık zengin olmakta istemiyordum. Ben 9-5 çalışmaya, maaşımın yüzde doksanını sadece temel ihtiyaçlarımı karşılamak istiyordum. Hiç değilse huzurum olurdu lan! Bu nasıl hayatı.

Aile Hikayesinin Piçi Oldum!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin