Okullar kapanalı bir hafta olmuştu ve ben bu bir hafta içerisinde gerçekten çok sıkılmıştım. Annemlerin ayarladığı tam iki gün sonra başlayacak olan Yaz kampı beni çok heyecanlandırıyordu (!) Sinir bozucu şekilde ayağa kalkıp bavulumu yatağımın altından çıkardım. Yatağımın üstüne koyduktan sonra, dolabımı açtım. İhtiyacım olan eşyaları teker, teker içine koydum. İki ay sürecek olan kamp için bavulumun yarısını bile dolduramamıştım. İçeriden anneme gelmesi için seslendim, annem geldiğinde bavulumu doldurmasını ve kuaföre gideceğimi söyledim.
Şortumu ve ilk bulduğum tişörtümü üzerime geçirip hızlıca evden çıktım. Oturduğumuz klasik bina uzaktan bakıldığında gerçekten ilgi çekiciydi. Bunu ilk defa fark ediyordum.
Kuaförün basık havasına adım attığımda tanıdığım Asu Teyze bana selam verdi. Bu kadın kuaförden hiç mi hiç çıkmıyordu!
Kişisel bakım,manikür,pedikür yapıldıktan sonra parayı ödeyip çıktım. Eve geldiğimde mutfağa girip kendime en sevdiğim olan içeceği -vişne suyu- doldurup, odama geçtim.
Annem, bavuluma günlüğüm dahil hepsini koymuştu! Annemin zevkine güvenerek neredeyse boşalmış olan dolabımı kapattım. İki tane büyük bavul hazırlamıştı ve içinde her şey vardı. Şarj aletini, kulaklığı ve diğer saçma ama gerekli eşyaları giderken zaten çantama koyardım.
**
Ve o gün gelmişti! Kampa gidiyordum. Aman ne kadar heyecanlı (!)
İki bavulumu ve omzumdan düşmek üzere olan çantamı çekiştirdim. Annem arkadan el sallıyor, babam ellerini arkada bağlamış, hafif tebessümle beni izliyordu. Hadi ama baba, bana yardım edebilirdin!
Zorlukla otobüse bavullarımı yerleştirdim. Resmen kolum kopmuştu!
Çoğu kişi otobüse gelmiş, yerlerine oturmuştu. Bende en yakın arkadaşım olan Beril'in yanına oturdum.
Kulaklıklarını takmış, müzik dinliyordu. Müzik dinlerken konuşulanlara cevap vermezdi çünkü müzik onun için olmazsa olmazdı bu yüzden Beril ile konuşmak yerine, etrafta herkesin ne yaptığına bakıp otobüsün hareket etmesini bekledim.
Çoğu kişi yanındaki veya önündeki kişiyle konuşuyordu. Bazıları ise Beril gibi müzik dinliyordu ama hiç kimse benim gibi etrafa boş boş bakmıyordu.
Otobüsün çalışmasıyla herkes birkaç saniye durdu ve daha sonra konuşmaya devam edildi. Bu sırada Beril kulaklıklarını çıkarmıştı.
"Heyecanlı mısın ?" diye sordum gülerek. Çünkü ikimizde bu kampa gitmek istemiyorduk.
"Çok heyecanlıyım yani öyle böyle değil(!)" dedi alayla. Ben gülünce başka bir şey söylemedi ve tekrar kulaklıklarını taktı. Önümüzde yedi saatlik bir yol vardı ve yol boyunca uyumak sanırım en mantıklı fikirdi.
**
"Çağla! Çağla, uyan geldik!" diye bir ses duyduğumda gözlerimi açtım. İnanmıyorum yedi saat boyunca uyumuştum!
Gözlerimi ovalayarak zar zor ayağa kalktım. Otobüstekilerin çoğu inmişti. Bizde Beril ile beraber indik ve otele girdik.
Bütün otobüs olarak lobide toplanmıştık. Öğretmenler bazı açıklamalar yapacaktı.
"Çocuklar, bir odada üç kişi kalacaksınız bunu unutmayın. Bu yüzden şimdi kimin hangi odada kalacağını okuyorum." dedi ve okumaya başladı. Pek umursamıyordum. Beril ile aynı odada kalacağımızı biliyordum, olmasa bile aynı olacaktı! Ama üçüncü kişi kimdi ?
Öğretmenin ağzından adımı duyduğumda dikkatimi ona verdim. Ben, Beril ve Sude adında bir kız aynı odada kalacaktık.
Adımız okunduktan sonra Beril kolumdan çekerek beni bir kızın yanına götürdü. Sanırım Sude bu olmalıydı.
Beril, Sude'ye sarıldı ve bana döndü.
"Çağla, bu Sude. Bir annemin arkadaşının kızı." dediğinde Sude'ye "Memnun oldum." dedim.Bana gülümsedi ve "Bende." dedi. Daha sonra Beril konuşmaya devam etti.
"Açıkçası aynı odada kalmamız iyi oldu. En azından yalnız olmayız." dediğinde Sude ile ben "Aynen." dedik.
Öğretmen isimleri okumayı bitirdi ve tekrar konuşmaya başladı. Aslında hiç susmamıştı.
"Resepsiyondan oda kartlarınızı ve kamp programlarınızı alabilirsiniz. İyi eğlenceler."
İyi eğlenceler derken pis pis gülümsüyordu. Tabi bütün yaz burada sıkılacak kişi o değildi, bizdik! Gerçi o da bizimle bütün yaz burada kalacaktı ama... Her neyse! Öğrenci olmak her zaman sıkıcıydı yani.
Sude, Beril ve ben resepsiyona ilerledik ve biraz bekledikten sonra oda kartını ve kamp programlarını aldık.
Ama bir sorun vardı ki yalnızca iki tane oda kartına sahiptik. Bavullarımızı elimize alıp odalara doğru ilerlerken aklıma sırt çantam geldi. Yanımda değildi! Muhtemelen otobüste kalmıştı. Hemen kızları durdurdum.
"Sırt çantam otobüste kalmış onu almam lazım. Beni bekler misiniz?"
"Sen hemen al, biz bavullarını çıkarırız odaya." dedi Sude.
"Tamam, çok sağolun." dedim ve otelin çıkışına doğru koşmaya başladım.
"Oda numarası 328, unutma!" diye bağırdı Beril arkamdan.
Neyse ki otobüs hala otelin önündeydi. Hemen içeri girip sırt çantamı aldım ve hızlıca dışarıya çıkıp otele girdim.
Oda kartı yanımda yoktu ve hangi odadaydık unutmuştum. Sanırım 329'du. Evet evet oydu.
Hızlıca 329 numaralı odayı buldun ve kapıyı çaldım. İçeriden gelen sesler hiçte Beril ve Sude'ye aitmiş gibi durmuyordu. Kapıyı tıkladım. Sertçe ve gülerek açılan kapıyla gerçekten rezil olmuştum!
Merhaba! Bu ilk hikaye. Umarım beğenirsiniz. Görüşmek üzere...