Arabayı parkedince ufak bir alışveriş merkezine geldiklerini anladı Huzur. "Burada ne yapacağız?" diye sordu. Bu sorusuna Melek'ten yanıt gecikmedi. "Alışveriş!" Diye bağırdı coşku ile. Hızla arabadan indi. Ardından diğerleride indi.
Burak "Önce biraz bir şeyler alırız ardından yemek yer eve öyle geçeriz. Sana da iyi gelir. Geldiğinden beri çıkmadın hiç." dedi.
Melek Huzur'un koluna girerek "Hadi bakalım ilk hangi mağazaya girmek istersin?" diyerek yürümeye zorladı.
Huzur "Aslında üstümde nakit yok doğru dürüst o yüzden hiç biri." diyerek kafa salladı.
Üç genç birbirine bakar gülerek Huzur'a döndüler. Burak "Nakit mi? Ben varım hadi." Dedi
Bir kaç mağaza gezip alışveriş yaptılar. Üzerlerini değiştirip bir restorana oturdular. Yemek ve içecek siparişlerini beklerken Çınar'ın telefonu çaldı. "Buna bakmam lazım." diyerek masadan kalkıp uzaklaştı. Şirketten arıyorlardı. Açtığında arayan kişinin babası olduğunu anladı.
Babası Hakan; "Çınar? Neredesin?"
Çınar; "Dışarıda. Burak ve kızları okuldan aldım yemek yiyeceğiz."
Hakan; "Burak geldiğinden beri işleri çok boşladın. Durumların farkında değil misin sen? 18 yaşında değilsin artık. Ciddi ol."
Çınar; "Baba yeter. Ben ciddiyim. Halletmem gereken işleri halletim ve çıktım."
Hakan; "Şirket bir kaç dosya ile hallolmuyor."
Çınar; "Tamam baba. Yarın geldiğimde ne yapmamı istiyorsan yaparım."
Hakan; "Kızlar derken hangi kızlar?"
Çınar; "Huzur ve Melek. Niye sordun?"
Hakan; "Huzur yanında yani?"
Çınar; "Evet?"
Hakan; "Baştan desene şirketin varisleriyleyim diye." Hakan beyden gülme sesi gelir.
Hakan; "Tamam afiyet olsun size. Huzur'a çok selam söyle. Bu aralar çok yan yana gelmeye başladınız. Sırada ne var? Önce gölün başında baş başa romantik piknik sonra çardakta sabahlamak üstüne uyuyakalmak merak ettim vallahi." diyerek gülmeye başlayıp kapattı.Çınar babasının bu hallerine bir anlam veremedi. Üstelik nasıl da herşeyi biliyordu. Telefonu cebine sokarak masaya geçti.
Burak "Çınar takım elbise ile rahat mısın ya?" diyerek güldü. Çınar ise bu soruya sadece evet anlamında kafa sallayarak yetindi. Burak bir kaç iltifat ederek Huzur'a dönüp "Sence de çok yakışmıyor mu Çınar'a takım elbise?" dedi.
Huzur önündeki yemekten dikkatini kaldırıp Çınar'a baktı şöyle bir. Gerçekten de çok yakışmıştı. Koyu lacivert takım tam onun rengi gibi duruyordu.
Melek dayanamayıp "Tamam yedin bakışlarınla abimi." diyerek güldü. Bunun üzerine Huzur'un yanakları kızardı.
Burak konuyu dağıtmak için "Hafta sonu bi yerlere mi gitsek?" diye soru yöneltti önündeki yemeklerden yerken.
Çınar "Önümüzde ki pazartesi staj dosyamın sunumu var. Benim için zor görünüyor. Mezuniyeti geciktiremem biliyorsun." dedi.
Huzur "Mezun değilsin yani?" Dedi. Çınar bu soruya da sadece evet anlamında kafa salladı. Ardından "Son sınıfım staj dosyasını teslim edip son sınavları verirsem bu dönem mezun oluyorum. Siz liseden ben üniversiteden."
Konu konuyu açmış saatler ilerlemişti. Hava kararmaya başlayınca eve gitmeye karar verdiler. Arabanın yanına gittiklerinde karşılarındaki bir kadın Huzur'a dikmiş gözlerini ayırmadan bakıyordu. Bu rahatsız edici bakışlara dayanamayıp Huzur "Pardon, tanışıyor muyuz?" Diye sordu sert bir şekilde. Kadın "Yıllar evvel tanıdığım birine çok benziyorsun. Sanki karşımda onu görmüş gibi oldum" dedi titreyen ses tonu ile. Huzur "kime benzettiniz acaba?" Diye soru yöneltince kadın apar topar özür dileyerek uzaklaşmaya başladı. Yüzündeki ifade çok garipti. Yol boyunca bunu düşündü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Huzur
General Fiction"Merhaba güzel kızım, Eğer bu mektup eline geçmiş ise ayrı düşmüşüz demektir. Sana hayatı hiçbir zaman tam olarak anlatamadım. Senden gizledim. Yok sayarsam gerçekten yok olur sandım. Ama sana bütün gerçeklerini bir bir anlatacağım. Bunları öğrendi...