BÖLÜM YİRMİ ÜÇ ∞ TIRTILDAN KELEBEĞE

28 2 0
                                    

Ve bazen unutmak; bu dünyada sana verilmiş en güzel hediyedir 

Arabanın camına kafamı dayamış, dışarıda hafif esintili, karlı havayı seyrediyordum. Kış nerdeyse soğukluğunu kırmıştı. Fakat etrafta ki karlar tamamen gitmemişti. Kış olduğu gibi duruyordu. Gözlerimi bir anlığına açıp kapattığımda, gözümün önüne az önce yaşadığım kahredici olay geliyordu. Varisin hafıza kaybı ve birbirimiz ile kalp kırıcı şekilde tartışmamız. Benden nefret etmiyordu, çünkü bana karşı hissizmiş! Derler ya bu lafları işiteceğime dövse daha iyi, işte tam o noktadaydım. Dayak yesem canım bu kadar yanmazdı. Düşünmek istemiyordum. Düşündükçe üzülüyor ve kırıcı sözlerim için pişmanlık duyuyordum. Arabada ki sessizliği ve düşüncelerimi bölen Arkın ın laf atışıydı

"Hala Varisi mi düşünüyorsun?" Diye sordu. Gözlerim hala camdan dışarıyı seyrederken, kuruyan dudaklarımı ıslatıp öyle cevap verdim

"Aslında" dedim ve duraksadım. Çünkü Varisten daha çok Varisin söylediği ağır cümleler aklımdan çıkmıyordu. "Bir günde bunca olan şeyi düşünüyordum." Diye yanıtladım

Kafamı o tarafa çevirmediğim için nasıl bir bakış attığını göremiyordum. Ama sık ve huzursuz nefes alış verişlerini duyuyordum. "Sonuçta tamamen hafızası gidik olmayacak, elbet hatırlayacak Bengi" dedi. Beni teselli eder gibi bir hali vardı. Bu cümleyi söyledikten sonra tekrar bir kaç huzursuz nefes alıp verdi. Cama yasladığım kafamı kaldırıp yan yan Arkın'ı süzdüm. Asker traşı sarı saçları, parmak geçirilecek kadar uzamıştı. Yeni çıkmaya başlayan altın sarısı sakalları dikkatimi çekiyordu. Arada seyrilen çenesinin sebebi neydi bilemiyorum ama onu oldukça çekici gösteriyordu. Onu izlediğim fark edince bir an için gözünü yoldan ayırıp bana baktı ama sonra tekrar yola döndü. Yakalanmışlığın verdiği utançla konuyu değiştirmeye çalıştım

"Keşke bende hafızamı kaybetsem de, bu son olayları hatırlamasam" diye biraz alayla konuştum.

Çarpık gülüşüyle "kötü anılarını evet" dedi ve muzip tavrıyla kendini göstererek "beni unutmana izin vermezdim" diye ekleyince, yüzümde hafif bir gülümseme oluştu. Bu durumda bile bana yürümesine gülmeden edememiştim. Güldüğümü fark edince arabayı aniden fren yapıp bana doğru döndü "sonunda" diyerek ellerini havaya kaldırıp dua eder gibi yaptı.

"Arkın ya" diyerek sitem ettiğimde, sol gözünü seksi bir şekilde bana kırpmıştı. Utançla başımı öne eğdim. Birazcık da onun utanması gerekiyordu. Onun bu çocuksu hallerine gülmeden edemiyordum. Dudaklarını düz çizgi haline getirip  "Onca söylenenen sözlere rağmen onu seviyorsun" dedi

Yüzümün, eski suratsız haline büründüğünü fark ettim ve kafamı Arkın'a dönüp "onu her şeye rağmen sevmeyi sevmiyorum" dedim

"Peki ya o?" Dedi "oda seni seviyor mu?"  Diye sordu.

Bunca zamandır kimsenin soramadığını sormuştu. Kendi kendime dahi bu soruyu sormamıştım. Daha doğrusu soramamıştım! Beni seviyor muydu? Sevse bile ben onun sevgisini hissediyor muydum? Gözlerimi dürüstçe çatık kaşlarına sabitledim "bilmem" dedim omzumu silkelerken "belki bazen seviyordur" diye cevap verdim

Arabada yankı yapan gülmemiz kesilmiş, ortam biraz ciddileşmişti. Duyduğu cevapla tatmin olmuşa benzemiyordu ki, Arabayı tekrar çalıştırıp yola devam etti. Arabayı çalıştırmadan önce cebinden çıkardığı sigarayı ağzına götürmeyi ihmal etmemişti. Ve yol boyu hiç sesimiz çıkmadan devam etmiştik. Derin sessizliğe! Ne o sordu, nede ben cevap verdim. Ne ben soru sordum, nede o cevap verdi. Eğlenceli yolculuğun ardından bitkin ve harap şekilde durgunlaşmıştım. Yol boyunca hiç bir şey düşünmedim ve aklımdan hiç bir şey geçirmedim. Sadece dışarıyı izledim. Havada  süzülen karla karışık yağan yağmuru. Oysa Ne kadar tuhaftı, yağmur karı eritiyordu ama kar da yağmurun buz tutmasını sağlıyordu. Fakat  birbirlerine karşı acımasız olmalarına rağmen, beraber yağabiliyorlardı. Su ve ateşin birbirine dokunamaması gibi! Eğer dokunurlarsa ikiside buhar olup gideceklerdi.

KARANLIĞIN İKİZİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin