0.3

182 19 15
                                    

"Hoş geldin Jungkook. Ben Jennie, Jennie Kim."

"Biliyorum.." diye mırıldandım uzattığı elini sıkarken. Üniversitede kendine ait odası olacak kadar ileri giden öğrenciler olduğunu bilmiyordum doğrusu... Roseanne'in var mıydı acaba?

"Sana kendim hakkında uzun uzun bahsetmemek adına bu broşürü veriyorum. Evde okursun. Yaptıklarım, yapacaklarım ve yapıyor olduklarımı içeriyor." Broşürü alıp şöyle bir göz gezdirdiğimde ciddi anlamda ona kıyasla bambaşka bir dünyada yaşadığımı hissettim. Kızın üniversitede kendine ait odası var aq şaka mı?

"Seni neden seçtiğime gelirsek.." Masasından kalkıp karşımdaki koltuğa oturdu. Bakışları vücudum üzerindeydi. "Öncelikle sporcu olduğun için atletiksin. Boyun uzun, omuzların geniş, yüzün güzel. Spor geçmişinden dolayı dengen ve yürüyüşün iyi... yapmamız gerekenler de olacak tabii ki. Bazı diyetlere uyman gerekecek, podyum yürüyüşün üzerinde çalışa-"

"Şey, pardon ama-" gülmemek için çok zor tutuyordum kendimi. "Neyse siz devam edin." Neden sizli bizli konuşuyorsam? O da benim gibi öğrenciydi ne de olsa. Ama öyle bir hissiyat vermişti ki dünyaca ünlü biriyle konuşuyor gibi hissetmiştim.

Ama tarzını çok da beğendiğim söylenemezdi. Objektif olmam gerekirse Roseanne çok daha iyi giyiniyordu. Hele kırmızı ruju... Her neyse.

"Devam ediyorum... Seni eğitmenlerinle ilerleyen günlerde tanıştırırım. Zamanla her şey yerine oturacak. Ayrıca yarışmayı kazandığımız takdirde sen de hak ettiğini alacaksın tabii ki ondan yana şüphen olmasın."

Toplantı saatler sürmüştü. Her şeye evet olur demiş, konuşulanların neredeyse hiçbirine dikkat göstermemiştim. Umarım organlarımı çalmaktan falan bahsetmemiştir diye geçirdim içimden.

Büyük bir yorgunluk içinde moda tasarım binasından çıktığımda Jennie'nin teklifini kabul ettiğim güne lanet okuyordum. Bu aptal işe sırf Roseanne'e inat olsun diye girmem gerçeği... Kendim ettim kendim buldum, başka ne denirdi ki?

Spor fakültesinde doğru büyük hızla ilerlemeye başladım. Tekvando kafa dağıtmamı sağlayan yegane şeydi. Ki milli takıma da seçilmek istiyorsam pratik yapmam da gerekiyordu.

Ana girişten spor salonuna girdiğimde voleybol sahasının ortasında Roseanne ve San Woo'yu görmek tahmin edeceğim son şey olurdu. Sesleri boş salonda yankılanıyorken elim ayağım birbirine dolandı. Ne yapsaydım yani konuşmalarını dinlemek yerine? Kulaklıklarımı takıp müzik mi dinleseydim? Direkt duvarın arkasına geçip onları uzaktan izlemeye başladım.

Roseanne yine fransız stili şapkasını takmış ayağında zarif topuklularla öylece ayakta dikiliyordu. Tanrı aşkına bir oturtsana kızı, salak San Woo...

"Hii, kimleri görüyorum burada!"

Arkamdan gelen fısıltı yüreğimi ağzıma getirirken "Korkuttun, Haneul deli misin?" Diye ciyaklamak geldi elimden.

Haneul sırıtıyordu. "Ben başından beri dinliyorum ses kaydı aldım." Göz kırptı. "Atarım sana."

"Dediğim gibi şartları sonra konuşuruz şu anda ekstra bir şey yapmana gerek yok. Kıyafetler tasarlanma aşamasında. Biz provalar için seni çağıracağız."

Haneul'e döndüm. "Jennie, bana çok sert diyetler falan verdi. Roseanne niye böyle ki?"

Bilmiyorum dercesine dudağını büzdü. "Roseanne hiçbir zaman öyle gaddar biri olmadı ki, eski sevgilini tanımıyor musun Jungkook?"

"Ben senden büyüğüm Jungkook abi diyeceksin, bir öğretemedik."

"Bir öğretememişmiş.. ses kaydını atmazsam görürsün."

love, rosie ✘ rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin