"Sevdiklerimizi kaybetmek zorundayız... Yoksa değerlerini nasıl anlarız?"
( Benjamin Buttton )Bizi kurtaran timi artık tanıyordum onlar Rüzgar timiydi. Yiğit'in saydığı herkes kahramandı bu vatana bu millete verilmiş en güzel kahramanlardı.
" Muhteşem bir timiniz varmış." dedim gülümseyerek Emreye döndüm "Peki sen" dedim merak ederek, bana baktı tam ağzını açacaktı ki Yiğit atladı söze
"O Binbaşı Emre Akbulut, ciddisi ve umursamayanı. Bize emirler yağdırıyor" dedi abisine göz kırparak Yiğit'in bu hareketine Emre bu çocuk salak der gibi baktı, ve bana döndü,
"Söylememe gerek kalmadı bence" dedi çayının son yudumunu da altıktan sonra ayaklandı ama bir anda durdu ve karşısına bakakaldı, bende başımı oraya çevirdim merakla Zehra ve yanında 4 yaşların da bir kız çocuğu vardı. Yanımıza yaklaştı.
"İyi akşamlar" dedi gülümseyerek Emreye döndü "Komutanım" dedi başıyla selam vererek Emrede başıyla selamını iletti ve hızla yanımızdan ayrıldı.
"Gelsene Zehra otur" dedi Sevda bir çay doldurup uzattı. " Teşekkür ederim" dedi minik kız da annesinin kucağında oturmuş bizi izliyordu. En çok da benim üzerimdeydi gözü kim olduğumu çözmeye çalışır gibi bakıyordu."Sevda ben bizim kızı sana bırakmaya gelmiştim saatte geç oldu haber veremedim ama" dedi utana sıkıla,
"Tabi ki de bakarız da yeni gelmediniz mi siz görevden yine bir yere mi gidiyorsunuz" diye sordu Sevda , Zehra başını iki yana salladı.
"Annemi memlekete bırakacağım da" dedi
"Aa gidiyor mu Mehtap teyze " dedi Sevda şaşırarak ben ve Yiğit sadece dinliyorduk " Evet gidiyor, Nazlı'yı bırakacak bir yer de yok, aklıma sen geldin" dedi omuzlarını kaldırıp indirdi, demek ki babası da yoktu ne olmuştu acaba, bende ne maraklıyım ya, Nazlıya göz kırptım ve yanına yaklaştım
"Kalsın tabi annesi, ben Nazlı ile oyunlar oynarım" dedim Nazlı'yı ufaktan gıdıklayarak çok tatlı bir kahakaha attı.
"yapma abla yapma" dedi minik elleri ile ellerimi iteklerken. Zehra da bize bakmış gülümsüyordu.
"Tamam yapmıyorum" dedim ellerimi yukarı kaldırarak "Tanışalım mı seninle?" dedim gülümseyerek, başını salladı."Ben Meva Kandemir" dedim elimi uzatarak minicik eli elimi buldu.
"Nazlı Demiy" dedi tatlı tatlı. R'yi diyemediği için sesi sevimli geliyordu kulağa.
"Memnun oldum o zaman" dedim yanağına öpücük kondurarak.
" Bunlar anlaştığına göre bence sorun yok" dedi Sevda bizi göstererek. Zehra ve Sevda bir süre konuştular , annesi gittiği için kızına artık bakacak kimse yokmuş, bakacağız bir çaresine demişti Zehra, Yiğit çalan telefon ile masadan uzaklaştı. Nazlı annesinin kucağında hareketlendi,"Çağan dayı!" diyerek bağırdı, başımı çevirdim Çağan arkamdaydı ve buraya bakıyordu, Nazlı yanına koştu.
"Dayısının prensesi" dedi Çağan Nazlıyı kucağına alıp öperek bize yaklaştı. " İyi akşamlar" dedi kısa bir süre göz göze gelmiştik.
"Hoşgeldiniz Komutanım, buyrun oturun." Yiğit ne ara yanımıza geri gelmişti, Çağan'a sandalyeyi işaret etti.
" Otur sen ben durmayacağım zaten, Zehrayı almaya gelmiştim. " dedi Zehraya döndü, " İşin bittiyse gidelim Zehra, sabah olmadan dönelim." dedi Zehra ve annesini anlaşılan Çağan götürecekti."Tamam komutanım gidelim." dedi ayağa kalktı Nazlıyı aldı " Annecim ben gelene kadar Sevda ablan ve Meva ablanla kalacaksın, uslu kız ol tamam mı" dedi eğilip kızının boyuna gelerek.
"Tamam Anne uslu biy kız olacağım." Dedi annesinin boynuna sarıldı. "Göyüşüyüz dayı" Çağan'a el salladı ve benim yanıma gelip ellerini uzattı kucağıma almam için. " Meva abla beni uyutsana." dedi uyku gözlerinden akıyordu gülümsedim ve kucağıma aldım. Çağan'a bakışlarım döndüğünde yüzünde hafif gülümseme ile bize bakıyordu. Yanımdan kalkıp gittiğinden beri görmemiştim, o an ki tavrı yoktu daha sıcak bakıyordu. Kucağımda Nazlı var diye mi böyle bakıyordu anlayamamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR DAMLA GÖZYAŞI
Novela Juvenil"Şans getirsin." dedim, elimden kolyeyi aldı ve ucundaki yoncaya baktı. "Dört yaprak olunca şans olmuyor muydu? Senin ki üç yaprak." dedi. "Bu kolyeyi ölmeden önce anneannem vermişti, bende senin gibi sorgulamıştım ve bana neden üç yaprak olduğunu s...