6.Bölüm"Benim Kal"

85 7 2
                                    

Zilin çalması ile kendime geldim. Koltukta uyuyakalmıştım. Cam açık kaldığı için içerisi fena halde buz kesmiş, vücudum soğuktan donmuş konumdaydı. Koşup kapıyı açmamla Melike zilden parmağını çekti.
"Arıyorum niye açmıyorsun şekerim? "
"Uyumuşum ya."
"Neyse affedildiniz"
Bana sıkı sıkıya sarılıp salona geçti.
"Annem çok sıktı evde beni. Bende bi sana bakayım dedim. "
"İyi yapmışsın."
"Ee napıyoruz bu gece? Burda kalıyorumda."
"Ne hoş."
"Neyin var senin kuzum? "
"Bişeyim yok."
Çenemi tutup yukarı kaldırdı. Melike'nin gözlerine bakınca yalan söylemek zorlaşıyordu.
"Yüzüğümü çıkarıp çıkarmayacağım konusunda düşünüyordum."
"Haa anlaşıldı. Fikrimi söyleyeyim mi?"
"Söyle bakalım" dedim gülümseyerek. Melike'den ne zaman fikir istesem saçma sapan konuşurdu.
"Gülme be. Ciddiye al beni."
"Tamam tamam. Hadi söyle"
Gülüyordum ben hala. Ay durun bi saniye. Hahahha. Ciddilik ve Melike. Hmmm.
"Kumsal küserim bak."
"Sustum."
"Yankı eniştem artık aramızda değil. "
"Ciddi misin?" deyiverdim gözlerimi devirerek.
"Bu yüzüğü Yankı'ya ait olduğunu göstermek için taşıyorsun ama ne bileyim. Artık ait olduğun kişi yok. Pasta mı o? Oha!"
"Birde beni ciddiye al dersin."
"Boşver ciddiyeti. Herşey yalan pasta gerçek."
O pastaya doğru koşarken bende koltukta yaylandım. Kumandayı bulup yeşil tuşa bastım.
"Müthiş olmuş bu yinee "
"Biliyorum. Hep bundan yaparım. Yankı severdi."
"Eniştemin damak zevki iyidir haa."
"Evet öyleydi."
"Hatırlıyor musun bir kez bizi Çin lokantasına götürmüştü. Ya o yediğimiz ne hoş bişeydi."
"Senin yüzünden tüm paramızı harcamıştık."
"Evet ama konumuz o değil."
" İşine gelmedi ya hemen konumuz o değil."
"Yankı'dan kabasın. Her zamanda öyle oldun."
"O çok kibardı."
Yandaki koltuğa oturup pastayı yemeye devam eden Melike'ye baktım.
"Yavaş ye boğulursun."
"Aman."
Uzun bir süre televizyon izledikten sonra Melike'nin yatağına hazırlayıp odama çekildim. Yatağa kendimi bıraktım ve vücudumun yatağın ısısı ile bütünleşmesini bekledim. Beynim çok doluydu. Yankı'nın yastığını kucağıma aldım. Kokladım uzun uzadıya. Ardından yatakta doğrulup yüzüğü komidinin üzerine bıraktım.
"Kumsaaaaal!"
"Ne oluyor be!"
"Uyan artık! "
Melikenin çığırması ile göz kapaklarımı araladım. Perdenin kenarından süzülen ışık gözümü kamaştırıyordu. Pencereye arkami dönüp uyuklamaya devam ettim. Bir ara gözümü aralamış olacağım ki komidinde yüzüğün olmadığını gördüm. Hemen yataktan zıplayıp araştırmaya başladım. Üstüne bıraktığımdan emindim.
"Neyi arıyorsun Kumsal?"
"Yüzüğümü. Gece çıkarıp buraya koymuştum."
"Güzelim. Yüzük parmağında. "
"Ha?"
Başımı eğip parmağıma baktım. Evet. Yüzük burdaydı.
"Ama ben bunu... çıkarmıştım."
Emindim. Çıkarıp oraya bıraktığımı iyi hatırlıyorum.
"Ne yapıyorsan yap. Ben kahvaltı hazırlayacağım."
Melike terlikleri sürüyerek odadan çıktı. Aklımı yitiriyordum. Kesinlikle.
"Kumsaal!"
Öyle bir şekilde bağırmıştı ki bu sefer, üstüme giymek üzere elime aldığım tişörtümü korkudan yere düşürdüm.
"Ne oldu yine!"
"Fare var!"
Tişörtü yerden alıp yatağa fırlattıktan sonra salonda aldım soluğu.
"Nerede, hani?"
Koltuğun üzerinde korkulu gözlerle titreyen Melike Hanım, soruma cevap vermiyordu.
"Kızım nerde diyorum!"
"işte!"
Ayağımın yanından siyah bişeyin geçtiğini farkedince cesaretim suya düştü. Ne ara koltuğun tepesine zıpladım bilmiyorum bile.
"Ne yapacağız?!"
"Ya Kumsal yalvarırım çok korkarım ben."
"Bende korkuyorum!"
Bir kaç dakika daha birbirimize "Ne yapacağız biz!" diye sorduktan sonra Melike telefona uzandı.
"Bir fikrim var!"
"Nedir?"
"Alt komşumu arıyorum.Hem annem beni ziyarete geldiğinden beridir hiç göremedim. Taş maşallah. "
"Yok artık!"
"Başka çaremiz yok. Kapa çeneni. Çalıyor. Alo. Aaa şey Özkan bey. Sizden birşey istemem lazım.İki sokak aşağıda bir arkadaşımın evindeyimde burda bir fare var. Kurtarın bizi!"
Telefondan gelen cızırtılar sonucunda konu tatlıya bağlanmış olacak ki Melike telefonu yüzündeki sırıtma ile kapattı.
"Geliyor"
"Yani şu yaptığın hoş bişey mi? Adamı benim evime çağırıyorsun. Kadın kurtarıcın yok mu senin?"
"Of Kumsal. Yeter! Çok biliyorsan in hallet şu fareyi!"
Tam ona bana bağırmanın bedelini ödeteceğimi söylüyordum ki zil çaldı. Bu adam da keşke birinin evine fare girsede kurtarsam diye mi bekliyormuş arkadaş bu ne hız? Koltuktan zıplayıp yerde fare olmadığına emin olduktan sonra kapıyı açtım. Aynı hızlada gerçek yerime yani koltuğa yeniden çıktım.
"Özkan iyiki geldin. Teşekkür ederiz. "
"Tamam sakin bayanlar. Ben hallederim. Eski evimizde çok fare vardı."
Henüz yüzünü göremesemde arkasından kas yumağı birşey olduğu belli oluyordu. Kollarında boydan boya dövmeler vardı. Bir insan neden koluna çarpı yaptırır ya? Neyse mevzu bu değil. Asıl mevzu... atletleyim!
"Özkan şurda tut onu! Ay iğrenç!"
Melike'ye el kol hareketleriyle bana çarşafı uzatmasını söyleyecektim ama bana bakmıyordu bile. Arkada tek başıma pandomim yapıyordum sanki.
"İşte tuttum!"
Atletimin derdinde olduğum için fareyi nereye attı görmedim. Adamı teşekkürlere boğan Melike'yi itip odama koştum.
"Hey noluyor be! "
Melike'nin sorusunu umursamayıp üzerime tişörtümü geçirdim. Sonrada aynada tipime bakıp açıkta bir yerim olmadığını kontrol ettim. Koridora çıktığımda Melike adamı köşeye çekmiş hala "Sen olmasan ne yapardık bilmiyorum." diyordu. Bunu ben içerdeyken 100 kez söylediğine emindim.
"Aa şey..."
Ağzımda sözcükleri gevelemekten nefret ederim aslında.
"Teşekkür ederim diyecektim Özkan bey."
Önünü bana dönünce ilk ilgimi çeken kahverengi gözlerdi. Bunlar basit bir kahverengi değildi sanki. Parıldıyorlardı ve boğucuydular. İnce bir çizgi şeklinde dudaklarını gülümsemek için yay şekline getirdi.
"Önemli değil gerçekten. Kumsal'dı değil mi?"
Bana uzattığı elini sıkmak için ona yaklaştım. Avucumu işaret parmağı ile tutup dudak hizasına kaldırdı ve bir öpücük bıraktı.
"Evet. Kumsal."
"Böylesine güzel bir bayanla tanışmamı sağladığı için o fareye teşekkür mü etmeliyim?"
Suratıma sahte bir gülümseme yerleştirip elimi çektim.
"Teşekkür ederim. "
"Aaa Özkan! Sana bir çay ikram edelim."
Melike'ye gözlerimi patlatarak baktım. Sonra bunu Özkan görürse ayıp olur diye düşünüp "Evet lütfen buyrun." dedim.
"Önce faresavar diye evime bir adam çağırıyorsun sonra adam el sapığı çıkıyor şimdide bana sormadan çay ikram ediyorsun. Melike Allah aşkına sabrımı mı deniyorsun canım? "
"Ya Kumsal ne olur yani? Adama çay ikram ettin diye incilerin mi dökülecek? Hem belliki senden hoşlandı."
Bu kısmı yüzü düşerek söylemişti. Ama ben onu kendine getirmesini bilirim. Koluna iki üç defa çimdik attım.
"Ya yapma ya! Bıraksana! Tamam Özür dilerim ama Yankı'dan sonra hiç mi evlenmeyeceksin?"
"Ya bu konunun ne alakası var bununla? Benim 6 yıllık sevgilim öldü. Anladın mı öldü! Benim şuan bırak başkasıyla ilişkiyi, erkek görmeye tahammülüm yok!"
Çaydanlığın su fışkırtması ile Melike'nin kolunu bırakıp bardağa çay doldurdum. Sertçe ve özellikle göz teması kurmadan bardağı Melike'ye uzattım.
"Al götür şunu. Özkan ile birlikte sende evine dön. "
Sessizce "Tamam" diyip gözden kayboldu. Mutfağın tezgahına yaslanıp baş dönmemi daha az etkili hale getirmeye çalıştım. Gözlerim yuvalarından çıkmak üzereydi. Yankı'dan başka birine sarıldığımı hayal ettim bi an için. O kadar tiksinç, o kadar mide bulandırıcıydı ki benim için. Ellerimi ondan başkasının avuçlarıyla ısıtması. Onun bana dokunmasına izin vermemişken başkasının karısı olma fikri hiç hoşuma gitmemişti. O an kendime söz verdim işte. Küçücük mutfağımda, tezgah ile dengemi sağlarken. Dedim ki "Senden başkasını sevmeyeceğim sevgilim. Senin ve doğmamış bebeklerimizin üzerine yemin ederim, bu dünyadan senin olarak gideceğim."
Yıllar önce sana verdiğim sözümdü bu. Şimdi sıra sende Kumsal. Hep benim kal.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 04, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

EVİMDEKİ RUHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin