15. Bölüm

14 2 0
                                    

Sabahın olmasıyla beraber Fidan kahvaltı hazırlıklarına başladı. Salona inen ilk kişi Handan Hanım oldu. Fidan'dan yeşil çay isteyip verandada ki koltuğuna geçti.

Yeşil çayından yudumlarken şöyle bir arazisine göz gezdirdi. Huzur'un karşılaştığı kadının kim olduğunu merak etmeden duramıyordu. Hala şöföründen bir haber gelmemişti.

Ev ahaliside uyanıp salona inmeye başlayınca Handan hanım da içeriye geçti. İkizler haricinde herkes kahvaltı masasındaydı. Günlük sohbetler ile kahvaltı yapmaya başladılar.

Kahvaltının ortasında kapı çalındı eve gelen şöfördü. Şöför Handan hanımın yanına yaklaşıp kulağına fısıldamaya başladı. "Hanımım, getirdim." Sözlerinin bitmesi üzerine Handan hanımın gözleri şaşkınlıkla büyüdü. Bu kadar çabuk olmasını beklemiyordu.

Şöför "Kulübede, isterseniz geçelim." Diyerek yol gösterir bir şekilde eli ile işaret etti. Handan hanım hızla ayağa kalkınca masadakilerin tüm ilgisi üzerinde toplandı. Noldu nereye gibi sorular ardı ardına hep bir ağızdan sorulmaya başladı. Handan hanım "Afiyet olsun biraz işim var." Diyerek salondan ayrıldı.

Arkasından meraklı konuşmalar devam ediyordu. Handan hanım, şöförü ve Fidan ile arazinin diğer ucunda kalan kulübeye yürüyorlardı. Handan habımın kalbi kulaklarında atıyordu resmen. Karşısında kimi göreceğini bilmeden yürüyordu. Acaba o olabilir miydi? Güneş miydi? Yoksa bir başkası mı? Eğer gelen kişi Güneş ise ne olacaktı? Ne diyecekti ona? Aklından bir sürü sorular geçiyordu. Kalp atışları hızlanmıştı iyice. Bir kaç adımdan sonra kulübenin önüne geldiler.

Şöför kulübenin kapısındaki adama kapıyı açmasını işaret ederken Handan hanım kapıya bir kaç adım kala duraksadı. Kafasındaki soruları susturamıyordu. Herkes onun içeriye girmesini bekleyen gözler ile bakıyordu. Bir süredir burada hiç bu tarz işler yaşanmıyordu. Bora'nın yerinin öğrenilmesinden sonra aksiyon artmaya başlamıştı.

Handan hanım derin bir nefes çekti içine. Titreyen dizlerini durdurup içeriye girmeye hazır bir hale getirdi kendini. Ve kulübeden içeriye girdi.

Karşısında gördüğü üzerinde beyaz bir elbise olan gözleri ve ağızı bağlanmış sarışın bir kadındı. Saç rengi Güneş'in saç rengine benziyordu. Açın diye işaret ederken yükselen vücut ısısı kulübeyi ateşe verebilecek kadardı.

Şöförü getirdiği kadının gözlerini açtı. Yüzü açılınca bu kadının Güneş olmadığı ortaya çıktı. Bir nebzede olsun rahatlamıştı.

Karşısındaki kadın Güneş'in kız kardeşi Eylül'dü. Eylül, Huzur'un da teyzesi oluyordu. Birbirlerine şaşkın bir ifade ile bakarken Eylül ağızını açmaları için hareket etmeye çalıştı. Fakat elleri ve ayakları oturduğu sandalyeye bağlıydı.

Handan hanım ağzının açılmasını istediğini anlamış gibi açmalarını işaret etti.

"Merhaba Eylül."

Eylül yıllar sonra duyduğu bu ses ve gördüğü bu kişi yüzünden şaşkınlık içindeydi. Kafasının içerisinde eski yıllar oynadı kısa süreliğine. Bakışlarında ki şaşkınlık kızgınlığa dönünce

"Ne bu? Resmen adam kaçırıyorsunuz? Babam bunun hesabını sormaz mı sana? Yıllar geçti sen hala değişmedin?" diye yüksek sesle konuşarak kulübeyi inletti.

Handan hanım sinirli ve tiksinmiş bir surat ifadesi ile cevap vermeye hazırlanırken kapının dışında telefonun çaldığını farketti. Kapıya döndüğünde Fidan kapıyı aralamış içeriye girmek için bekliyordu. Handan. Hanım eli ile gel işareti yapıp Fidan'ın elinden bir çırpıda telefonunu aldı.

HuzurHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin