"Ben yapmadım. Ben öldürmedim. Onun yok olmasını nasıl isteyebilirim?"
Bedenimdeki acı tekrar ayılmamı sağladığında yüzümü buruşturarak gözlerimi araladım. Ne zamandır baygındım emin değildim fakat sokak belli ki birkaç güçsüz lamba olmasa zifiri karanlıktı. Belki yarım saat, belki de bir saat boyunca ölü gibi kaldırıma yığılmış, arkamdaki soğuk duvara yaslanarak bilincimi kaybetmiştim.
Kalkmam gerekliydi, karnımdaki ve başımdaki sızıya daha ne kadar dayanabilirdim bilmiyordum. Mide bulandıracak kadar yoğun olan acı ve soğuk hava bedenimi uyuşturuyordu. Şimdi kalkmazsam eğer on dakika sonrasında hiç kalkamayacak, birkaç ayyaşın yemeği olacaktım tekrar. Kaşlarımı çattım. Sahi, bunun bir önemi var mıydı? Acı isteyen ben değil miydim? Gözyaşı isteyen, hüzün isteyen ve canımın yanmasını isteyen ben değil miydim? Öyleyse neden bu çukurdan çıkabilmek için çırpınıyordum, tırmanmanın nesi önemliydi? Sonrasında mırıldanırken buldum kendimi.
"Kendi canımı sadece kendim yakayım istiyorum herhalde. Siktir, ne diye ağlıyorsam.."
Elimde hissettiğim pürüzlü doku ve ıslaklık ile duraksamış, bir süre sonra başımı yana çevirip parmaklarımdaki kanı yalayan kediye bakmıştım. Üstüne vuran sarı renkteki ışıklarla beyaz tüylerinin olduğunu, onların da az çok kirlendiğini ve yer yer griye çaldığını fark etmiştim. Pek zayıf gibi de durmuyordu, muhtemelen onu besleyen birileri vardı ve böylece insanlara kolayca alışmıştı, güvenmişti. insanlara güvenmek?
"Aptal kedi."
Elimi her şeyden habersiz, öylece yalamaya devam ediyordu. Sessiz kalmış ve hareket etmeden beyaz tüyleri izlemeye devam etmiştim. Bu sırada zihnimde belirenlerle kaşlarımı kaldırdım.
"Sahi.. Beni kimin kurtardığını gördün mü? Hayal meyal hatırlıyorum.. Maskesi vardı, benden uzundu. Kapşonu da vardı, bu yüzden hiçbir detayını fark edemedim. Gerçi o durumda görsem de hatırlamazdım, iyi benzettiler beni. Orospu çocukları.."
Bir süre sessizlik olduğunda gözlerimi kediden çekmiyordum hala. Bir cevap beklediğimi fark ettiğimde kaşlarımı çattım ve başımı çevirdim.
"Her neyse.."
Kurtarmak.. Belki de sadece onlarla anlaşamıyordu ve görünce sinirlerine hakim olamamıştı. Ben de zaten bitik durumda olduğumdan, acınası varlığımı görmezden gelmişti. Böylesi daha mantıklıydı, sonuç olarak ben de orda bulunan farklı türden bir ayyaş sayılırdım.
Sokağın sonundan duyduğum sesle irkilmiş, çatılan kaşlarımla o tarafa çevirmiştim başımı. Hiçbir şey yoktu fakat neredeyse birini gördüğümü düşünecektim. Hala yeterince ayılamamış olmalıydım, bundan dolayı boşverip önüme dönmüş ve duvara tutunarak kalkmaya çalışmıştım yavaşça. Beyaz kedi ise hareketlerimden dolayı biraz geriye kaçmış ve beni izlemeye devam etmişti.
"İşin sonunda tamamiyle güvenmiyorsun yani."
Boş sokakta yankılanan sesimden sonra ayağa kalkabildiğimde sırtımı duvara yaslamış, kesik nefesler almıştım başımı geriye atarken. Alt dudağımı dişlerimle ezerken elimi karnıma götürdüm ve kanla, tozla kirlenmiş tişörtümü kavradım. Dayak yemek hiç bu kadar acı verici olmamıştı, her hareketimde nefesim kesiliyordu ve gözlerim kararıyordu.
Eve dönebilme umuduyla duvara tutunarak ilerlemeye başladığımda çevreyi kontrol ediyordum sürekli. Nereye geldiğimi, nasıl geldiğimi de hatırlamıyordum ama ilerledikçe etraf tanıdık gelmeye başlamıştı. Dakikalar sonra evime yaklaştığımı fark ettiğimde ise küfür etmiştim çatılan kaşlarımla."Siktir.. Baygınken eve nasıl yaklaşabilirim? Gerçi nerde bayıldığımı bile hatırlamıyorum. Muhtemelen alkollüyken eve gidiyordum?"
Kendi kendime mırıldanıp olayı çözmeye çalışırken adımlarım gittikçe ağırlaşıyordu. Terlediğimi hissediyordum, alnıma yapışan yeşil tutamları geriye atamayacak kadar bitkindim. Ayakta zor duruyordum ve dizlerim titrerken ilk defa kendi ağırlığımı üstlenmek bu denli güç hale gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
decalcomania : yoonkook
FanfictionKendisini öldürmek için gün kollayan Min Yoongi'ye takıntılı aşık olan Jeon Jungkook, ilk defa öldürmek değil yaşatmak istiyor.