"When one burns for someone who does not feel the same..."
Legion kafasını çekmeceden uzatıp içeriyi kontrol ettiğinde somurtarak yatakta oturuyordum. "Çıkabilirsin Legion, o gelmeyecek." Legion bu korkusuz adamı hep korkuturdu ancak o etrafta yokken küçük arkadaşımın özgürce dolanmasında sıkıntı yoktu.
Görev tamamlandığında yine beni görmezden gelmeye devam etmiş ve Wakanda'ya döndüğümüz anda ona verilen odaya kendini kapatmıştı. Hiç canı sıkılmıyor muydu orada? Benim sıkılıyordu...
Birlikte geçirdiğimiz özel anlar zihnimde canlanınca kendimi sırt üstü geriye atarak yatakta uzandım ve ellerimi yüzüme kapadım. Artık neden sürekli onu düşündüğümü sorgulamıyordum bile, tek istediğim bu şekilde devam etmemesiydi. Özlemiştim, evet garip bir şekilde özlemiştim.
Gözlerimi açıp etrafta göz gezdirdiğimde Legion ile göz göze geldim ve bana imayla bakmasına kaşlarımı çattım. Kendisi hayvandı sözde ama bir insan ruhu barındırıyormuş gibiydi. "Sen de sinirimi bozacaksan, defol git dışarı." O koca ağzını açıp bana tısladığında gözlerimi devirdim ve yataktan kalkarak kapıya doğru ilerledim. Şu anda hiç Legion'ın manik ruh hâlini çekemeyecektim. Bir dahakine bipolar olan bir hayvanla arkadaşlık etmemem gerektiğini aklıma not ettim.
Odadan çıkıp kapıyı çarptığımda birisi tekme atmış gibi büyük bir gürültü koptu. Suratına kapıyı kapatmamla sinirlenmiş ve kafasını kapıya vurmuş olmalıydı, manyak! "Herkes ayrı bir ruh hastası." Tekrar aynı şekilde kapıya vurduğunda ben de tekme atmıştım sinirle. "Kes şunu!"
"Ne yaptığını sorabilir miyim?"
Duyduğum sesle arkamı döndüğümde Shuri ile karşılaştım. Bana tek kaşını kaldırarak bakmasıyla nihayet ne yaptığımı anlamıştım. Kalmalarına izin verdiğim odanın hasarına sebep oluyordum, yediğim kaba pislemek gibi... "Ah, şey..." diyerek bir şeyler geveledim ilk olarak. "Legion'ın sinir krizleriyle uğraşıyorum."
"Bunu iyice üzerine giderek mi yapıyorsun?"
Bir süre ne diyeceğimi bilemeyerek yüzüne baktıktan sonra, "İnan bana," diyerek kapıyı gösterdim. "Onun anladığı tek dil bu." Bir kere daha aynı şiddetle kapı sarsıldığında, bu sefer hazırlıksız yakalandığım için yerimde sıçramıştım. "Bir daha yaparsan seni uzay boşluğuna fırlatırım." Nihayet bu sefer durabilmişti ancak bana trip atacağının garantisini verebilirdim.
"Sanırım pes et-" Sözlerini yarıda keserek onu susturdum. Legion çok çabuk kışkıran birisiydi ve cümlesinin devamını getirmesine izin verseydim, bu evi başımıza yıkardı. Beni de molozların altına sıkıştırıp acı çektiğimden emin olurdu.
"Pekâlâ... Sen neden uyanıksın?"
"Uyuyamadım." dedim dürüstçe. Böyle şartlar altında kim bebekler gibi uyuyabilirdi ki zaten? "Hem başım fena, çatlıyor." Büyük ihtimalle fazla düşünüp zihnimi yormaktandı. Sitem ederek söylediklerimle gülümsedi. "Mutfakta masanın üzerinde fiziksel aürılara iyi gelen bir karışım var. Tadı biraz kötü ama içersen baş ağrın geçecektir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Moth To A Flame ~Bucky Barnes
Fiksi PenggemarSmut warning ⚠️ Bir kehanet, sonsuzluk savaşı ve bir evrenin kurtuluşu.