17. Bölüm

15 3 0
                                    

Akşam yaşanan olaylardan sonra evde büyük bir sessizlik hakimdi. Odasından çıkan dahi olmamıştı. Handan hanım bile aşağıya inemiyordu. Fidan her sabah olduğu gibi aynı saatte kalkmış alt katın camlarını açmış temiz havayı içeriye doldurmak ile meşguldü. Arada bir kahvaltı hazırlıklarını kontrol ediyordu.

Fidan çocukluğundan beri bu evde yaşıyordu. Evin kara kutusu sayılırdı. Geçmişten bugüne ne olmuş ne yaşanmışsa bilirdi. Hatta kapalı kapılar arkasında olanları bile bilirdi. Bu ailenin çocuklarının hayatını hiçe sayması eskiden gelen bir gelenekti.

Kahvaltı yine tam saatinde hazırdı. Fakat masaya Burçak ve ikizlerden başka kimse inmemişti. İkizler aynı anda "Babam ve diğerleri nerde?" Diye sordular. Fidan ise "İnerler birazdan. İsterseniz bir gidip bakın bakalım." dedi. Bu lafın üzerine ikizler yerlerinden fırlayıp babalarının odalarına doğru koşmaya başladı. Burçak ise hala sandalyesinde oturuyordu. Oldukça sessiz duruyordu.

Fidan Burçak'ın yanına yaklaşıp saçını okşadı. "Canın mı sıkkın?" Diye soru yöneltti. Burçak içini çekerek "Annem ne orada hiç mutlu değildi. Şimdi burada da mutlu değil. Halbuki geleceği için mutluydu. Ama şimdi ananem elinden geleni yapıyor. Ona üzülüyorum. Ne hayaller kuruyordum, ama bak neler yaşanıyor bu evde." dedi.

Fidan sarıldı, "Herşey düzelecek merak etme canım sen." diyerek masaya döndü. Bir kaç peynir, zeytin, omlet koydu tabağına. Haydi sen başla. Ben bakıp geliyorum." Dedi.

O sırada salona Ali ve ikizler girdi. Evde sessiz bir gerginlik hakimdi. Ali "Günaydın, herkes nerde?" diye sordu. Fidan ise bilmiyorum anlamında kafasını sallayıp çaydanlıktan bardağına çay doldurdu. Ali her zaman olduğu gibi çayından yudumunu alıp tabağının yanında duran gazeteleri eline aldı. Önce manşetler ve başlıklar sonra haber içeriklerini okuyacaktı.

Evin kapısı açıldı, içeriye koşudan dönen Burak girdi. Merdivenlere yöneldiğinde Ali "Dayıcım, kahvaltı hazır. Hadi gel." dedi gazetenin üstünden bakarak. Burak reddetmek için harekete geçeceği zaman Fidan eli ile sırtından destekleyerek hadi anlamında kafasını salladı.

Kahvaltı masasına gelen Burak "Hayret niye boş burası? Dedi. İkizlerden biri atılıp "Kavga ettiniz ya ondan inmiyorlar galiba." Dedi. Diğer ikiz ise "Kavga etmiş sayılmazlar ki." diye kendi aralarında konuşmaya başladılar. Burak cebinden telefonunu çıkarıp önce Huzur'a "Günaydın kuzen, kahvaltı hazır. Yiyip çıkalım." Yazıp gönderdi. Ardından annesinin numarasını tuşlayıp açmasını bekledi.

Annesinin telefonu çaldığında çoktan merdivenlerden iniyordu. Gelen aramayı kapatıp, "Günaydın." Diyerek masaya yaklaştı.

Sandalyesine otururken "Fidan hanımcım ben çay değil sana zahmet kahve alabilir miyim?" dedi. Beliz dünkü haline göre çok daha iyi görünüyordu. Fidan bu halinden mutlu olduğunda tatlı bir sesle "Sen istersin de yapmam mı ben?" diyerek mutfağa geçti.

Huzur kahvaltıya inmişti. Masadaki sessizlik devam ediyordu. Herkes kahvaltısına başlamış fakat Handan hanım masaya bile inmemişti.

İkizler kahvaltılarını edip masadan kalktılar, koşarak bahçeye çıktılar. Okul tatil olduğu için çok mutlulardı.

Beliz bu durumdan yararlanıp "Okul müdürünüz Kuzey'i küçüklükten beri tanırım. Evet gençken sevgiliydik. Evlenme hayallerimiz vardı. Fakat Handan hanım buna izin vermedi. Böylelikle yollarımız ayrılmış oldu." diyerek kahvesinden yudum aldı. Bir şey duymayı bekler gibiydi.

Burçak "Niye izin vermedi? O çok iyi biri. Buraya geldiğimden beri benimle çok ilgilendi." dedi annesine dönerek.

Beliz "Kuzey, Huzur'un annesinin evinde çalışan birinin oğluydu."

HuzurHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin