2.5|Gitme

532 52 29
                                    

Halil'den:

"Bakayım sana bi şöyle." Kerem üstümdeki gömleği düzeltip duruyordu.

"Ya olum altı üstü üst kata çıkıyorum. Gömlek bi tık saçma olmadı mı?" biraz düşündü.

"Doğru şu tişörtü giy o zaman." dolabımdan beyaz sade bi kısa kollu çıkarttı. Altında da bol siyah bir pantalon vardı. Zaten üst kat yani takım elbise ceket çıkacak halim yok.

"Hayırlı olsun hadi aslan parçası." Kerem sırtıma vurduğunda dönüp koluna geçirdim.

"Ne hayrı lan ne hayrı, ne olacak bilmiyorum ki. Yüzüme tükürüp gönderedebilir sonuçta. Eylül bu." gerçekten yapardı.

"Yapmaz lan. Yani inşallah. Evlilik teklifi almaya gidiyorsun bence. İyice prenses oldun ha." kendi dediği şeye yarım saat kahkaha attı. Bende o sırada ara ara ona sövdüm arada da saatimi kontrol ediyordum.

"Kız Galatasaraylı mı lan?"

"Yok. Takım tutmuyor." Kerem yüzünde yine o garip sırıtışla bakmaya başladı.

"Ne var yine ibne, ne anladın da gülüyorsun?"

"O Galatasaraylı değil ama sen Galatasaraylısın."

"Eeee?"

"Ve seni saat tam 19.05'te çağırdı."

"Evet saat bana da bi garip geldi de çokta bi anlam yüklemedim." Kerem cıkladı.

"Ya kesin sana evlenme teklifi edecek. O yüzden anlamlı bi saatte şeyetmiş." Kerem'e bakmaya başladım dik dik.

"Kerem saat yediyi bir geçiyor. Ben yavaştan çıkıyorum. Eğer plan işe yaramazsa seni sikicem. Sonra bana uyarmadı deme." Kerem söylenerek beni kapıya ittirdi.

"Senin Eylül'de değilde bende gözün var zaten. Neyse. Hadi siktir git." benim evimden beni kapı dışarı ettikten sonra sabır çekip çatı katına adımlamaya başladım.

İçimde saçma sapan bir heyecan vardı. Bir tıkta gergindim. Ne konuşacaktı acaba benimle? Düşüncelerimin arasında ağır adımlarla yürüye yürüye 6. kata çıktığımda saatime baktım. 19.04'tü. Saçımı son bir kez düzeltip tekrar baktığımda saat 19.05 oldu. Telefona her baktığımda saati böyle görünce ss alırdım ve yine aldım. Hem belki bugünü hatırlamam içinde önemli bir hatıra olurdu.

Terasın kapısını açtığımda Eylül'ü başta göremedim ama daha sonra büyük terasın sol kısmında bana baktığını gördüm. Kalbim ağzımda atıyordu. O kadar güzeldi ki. Üzerinde beyaz kısa yazlık bir elbise vardı. Askılarını kurdele şeklinde bağlamıştı. Saçlarını da salmıştı hafif esen rüzgarda uçuşuyordu.

"Geldin." sonunda onun önünde dikildiğimde dediği şeye gülümsedim.

"Çağırdın. Bende geldim." bu kez o gülümsedi ama sonra gülüşü yavşaça soldu.

"Bundan sonra her çağırdığımda gelemeyeceksin sanırım neyse. Saat hala 5 geçiyor değil mi?" kaşlarımı çatıp saatime baktım evet hala 5 geçiyordu. Benim için bir yıl gibi geçen süre 1 dakika bile etmemişti.

"Evet de. Sen neden takıldın bu saatte bu kadar?" yere eğilip uzattığı poşetle şaşkınca ona baktım.

"Of hadi Halil bakacağına çabuk aç. Tam 5 geçe gör istiyorum." dediği şeye anlam veremesemde beyaz bir hediye paketiyle paketlenmiş hediyemi açtım.

"Sen. Eylül ciddi misin?" gülümseyerek bana baktı sonra saate baktı ve tekrar güldü.

"Tam açtığında 5 geçiyordu. Artık 6 oldu ama olsun." o hala saate takılı kalırken ben elimde Galatasaray'ın 100. Yıl forması ve onun üzerindeki futbolcuların imzalarıyla bakışıyordum.

Komşuculuk - Halil DervişoğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin