"Bir ölüyü yenmek için önce ölmek gerekir.""İşte geldi." dedi, Berra heycanla.
Kimin geldiğini görebilmek için başımı çevirdim. Festivale yeni katılan kalabalık bir grupla beraber ortam daha da canlandı ve kokteyl bardaklarını çığlık eşliğinde havaya kalktı. Berra'nın gözleri ise özellikle bir noktaydı. Gözlerimi iyice iliştirdigimde, sahil kenarındaki, mavi gözlü canavarı görmemle gözlerim fal taşı gibi açıldı.
Biraz Kaan'nın arkasına gizlenerek o yöne bakmaya devam ettim. Baştan aşağı siyahlar içindeydi. Sağ tarafında kızıl saçlı bir kız vardı. Su yeşili gözleri karanlık ormanda bile parlıyor, pembe teni ise...
Neyse bu konu hakkında konuşmak istemiyorum. Kızıl saçlı kıza yaninda benzeyen ama farklı bir kızdı kumral tenliydi. Sol tarafında ise daha önce görmediğim iki tane oğlan vardı. Son gelene baktım ve donakaldım. Sokak çocuğu Yiğitsokak çetesinden kurtarırken kaçmak için öptüğüm dilsiz oğlan!
Bazen göklerde bir yerde birilerinin bizim hayatımıza hikayesini yazdığını düşünüyordum. Benim hikayemi yazan her kimse fazlasıyla mizah duygusundan yoksun biriydi.
Kurduğu oyuna muhtelemen deli gibi gülüyordu. Ama ben gülmüyordum. Şuan yüzümü semaya tutup kollarımı açarak. 'Çok mu komik ' diye bağırmak istiyordum. Ama yapamıyordum. Neden mi? Çünkü şuan gördüğüm kişilerden dolayı donmuş vaziyette olduğum yerde duruyordum.
"Bunlar Urla'nın popüler sokak çetesi falan mı?"diyerek sessizliğimi bozdum.
Kaan ve Yener, Berra'nın odaklandığı yöne kafasını çevirdikten sonra üçü de sırıttı ve "Sokak çetesi mi?"
On iki gün önce onlardan bir tanesiyle, karşılaştım hayatını kurtardım teşekkür edeceği yerine herhangi birine birşey söylersem hayatımla ilgili tehdit edildim demek yerine sessiz kaldım.
"Onlar avcı."
Hı?
"Ne avcılar?" derken kaşlarımı kaldırarak Yener'e baktım.
Berra onu dürtünce suratına kocaman bir gülümseme yerleştirdi. "Kadın avcıları. Kızlara baksana."
Patavatsız Yener ayırıca espiriliydi de. Yine de söylediğinde doğruluk payı var gibiydi, çünkü tüm kızlar o yöne leziz bir yemek görmüş gibi bakıyordu. Berra da onlar gibi hayranlık dolu bir ifadeyle o tarafa bakarken, Zeynep yanıma gelerek arkadamdan kollarını boynuma dolayarak yanağıma küçük bir öpücük bırakıp boyun girintime başını yana koyarak bizim baktığımız yere baktı.
"Çağan ve Demir aileri onlar. Biz doğmadan önce bu kasabada yaşıyorlarmış. Sonra da başka şehirlere dağılmışlar. Beş sene önce geri döndüler."
"Neden?"
"Bilmem," dedi umursamazca. "Belki doğdukları kasabayı özlemişlerdir."
En sonunda ona doğru döndüğüm de şaka mı yapıyorsun der gibi baktım.Yani bu kasabanın pek özlenecek bir tarafı yoktu bence.
O da bunu anlamış gibi, "Ne?" dedi. "Bazı insanlar bunu umursar."
"Her neyse. Bu insanlar neden önemli?"
"Onlar avcılar, "dedi Kaan omuz silkileyerek.
"Ah, yine mi şu avcı meselesi, "diyerek elimle yüzümü sıvazladım. "Bunlar tam olarak ne avcısı? Sakın sen de kadın avcılar deme bana."
Kaan söylediğim şeye pek anlam verebilmiş değildi. Çok sıradan bir şey söylüyormuş gibi konuya açlık getirdi. "Günümüzde, avladıkları şeyler takipçileri avlıyor. Ah!.. Daha fazla uzatmayacağım, kısaca onlar kendilerine avcı diyorlar ve bizim ne dostumuz, ne de düşmanımız sadece onlardan uzak durmak en iyisi." dedi Kaan kaldığı yerden devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUNU BOZUYORUM (Kitap Oluyoruz)
Tajemnica / ThrillerEcrin Duru, beş sene sonra kasabaya döndüğün de hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Kirli oyunlar dönüyordu. Herkes bu oyundaydı. Sırların ardına gizlenmiş ailesi bile... Peki kız kardeşi Nisa bu oyunda yeri neresindeydi? Peki gerçekte neydi o...