Ormanın derinliklerinde deli gibi koşuyor ve nefes nefese kalmıştı. Onu kovalayan kocaman bir hayvan vardı ama ne olduğunu göremedi. Kuvvetli yağan yağmurdan ve kendi ayak seslerinden başka bir şey duyamıyordu. Çok yakınına gelene kadar duyamadığı ayak seslerini artık duymaya başlamış ancak korkusundan arkasına dönüp bakamıyordu. Sanki hayvanın nefesini ensesinde duyuyordu. Kendisine bu kadar yaklaştığını ve yakalamasının an meselesi olduğunu anlayarak daha hızlı koşmaya çalışırken ayağı bir kütüğe takıldı ve yere çarpmak üzereyken sıçrayarak uyandı.
Emma kalp atışını hızlandıran bu kabustan uyandığında nerede olduğunu anlamaya çalışarak gözlerini açtı. En son hatırladığı ormanda sırılsıklam yolunu bulmaya çalışmasıydı. Şimdiyse çok sıcak bir yatakta rahat bir şekilde uzanıyordu. Sadece tüm vücudu ve başı ağrıyordu. Birden bir erkek bedenine sarıldığını fark ederek geriye çekildi. Kızın bu ani hareketiyle homurdanan Alex kızı bu sefer daha da çok kendisine doğru çekti.
Emma adamın kollarının arasında öylece kalakalmıştı. Uyanmadığını görerek genç adamı inceliyordu. Güçlü ve sert bir göğsü vardı. Çok yoğun olmayan göğsündeki kıllara dokunmak istiyordu. Sakalları yeni yeni çıkmaya başlamış ve çoğu zaman sert olan yüzü oldukça gevşemişti. Vücudu ise sıcacıktı. Emma o kadar iyi hissediyordu ki dayanamayarak elini adamın göğsüne götürdü. Merakına yenik düşmüştü.
Yumuşaktı.
Sonra adamın çenesine elini götürerek yanağına avucunu koydu. Parmaklarını adamın dudaklarına götürdü. Öpse uyanır mıydı? Neler düşünüyordu böyle. Kendine gel diyerek elini geriye çekti. Bu cesarette nereden gelmişti böyle? Başını tekrar adamın göğsüne yasladı. Bütün vücudu ağrıyor, başı zaten sanki bir mengene içinde sıkıştırılıyor gibiydi. Fakat yine de bu kolların arasında olmak kızı güvende hissettirdi. Erkeksi kokusu burnuna doluyordu. Gözlerini kapatıp bu anın tadını çıkartıyordu.
Alex, uyandığında kıza baktı ve güzeller güzeli peri kızının solmuş tenini gördü. Derin nefesler alarak göğsünde yatıyordu. Saçları koluna ve omzuna doğru düşmüştü. Kızın saçlarına doğru eğilip kokusunu içine çekti. Bu kokuyu neye benzetebilirdi ki. Çiçekse hangi çiçek, kokulu bir bitkiyse hangisi.. hayır bu kız orman gibiydi. Ağaçların, çiçeklerin ve bitkilerin muhteşem karışımı gibiydi..
Kızın uyandığını anladığında gözlerini kapatıp uyuyormuş gibi yaptı. Emma'nın nerede olduğunu anlayıp geri çekilmesiyle kollarındaki sıcaklığı kaybeden Alex, sanki uykuda bilinçsizce hareket ediyor gibi yapıp kızı geri kendisine çekip göğsüne tekrar bastırdı. Sonra peri kızı hiç beklemediği bir şey yaptı. Elini önce göğsünde gezdirip sonra yüzüne dokunuyordu. Avucunun içinden alev adamın vücuduna yayılıyordu. Parmak uçlarından ise elektrik akımı geçiyormuşçasına dudaklarına dokunuyordu.
Kızın elini çekip tekrar başını göğsüne yaslamasıyla Alex rahatlamıştı. Yoksa vücuduna yayılan ateşi nasıl kontrol edeceğinden emin değildi. Kızı korkutmak istemiyordu. Yavaşça uyanıyormuş gibi nefes alıp mırıltılar çıkarıp kızın kendisini toparlaması için zaman verdi.
Emma, Alex'in uyanacağını anlayıp kendisini ufak yatakta mümkün olduğu kadar uzaklaştırdı. Üstlerinde Alex'in örttüğü büyük palto vardı. Onu çenesine kadar iyice çekti.
Alex gözlerini açmış kendisine doğru dönmüştü. Emma sessizce adama bakıyordu. Genç adamın yatağın içinde doğrulup oturmasıyla şok oldu. Kendisine anlamaz gözlerle bakan adama inanamıyordu.
"Sen çıplaksın." dedi hayretle.
Alex kızın tepkisine kahkaha patlaşmış,
"Sizde çok giyinik sayılmazsınız sevgili Leydim."