Bağırarak uyandım. Annem hızla kapıyı açıp yanıma koştu.
"Tatlım ne oldu ?" Çenem titriyor, dişlerim birbirine çarpıyordu. Ellerimde dişlerim gibi kendini durduramıyordu. Ter içinde kalmıştım. Derin derin nefesler alıyor, etrafıma bakıyordum.
"Pa-patrick vardı. Yağmur ve gece, uçurum ve park. Sonra E-E-ERİCK geldi." Sözcükleri kekeliyor, konuşurken durmaksızın yutkunuyordum. Her kelimede gözlerim daha da çok sulanıyordu. Annem yanıma çöküp bana sarıldı.
"Sadece bir kabustu bebeğim." Saçlarımı okşuyor, rahatlamam için sırtımı sıvazlıyordu. Ona o kadar sıkı sarılıyordum ki kendi kaburgalarım acıyordu. Ağlamaya başlamıştım. Ağlarken arada bir hıçkırıyordum.
"Şşşişştt bebeğim. Sadece küçük bir kabus. Aşağıda kahvaltı hazırladım. Eğer omletinin simsiyah olmasını istemiyorsan beni bırakmalısın."
" Benimle mi yiyeceksin ?"
"Evet birtanem."
"Peki ya iş."
" 1 hafta izin aldım. Senin yanında kalmak istiyorum." Onu bıraktım. Kıyafetlerini düzeltikten sonra kapıya ilerledi.
"Acele et. Yoksa okula geç kalacaksın." diyerek bana öpücük attı ve gitti.
"Tanrım bir de okul var." deyip kendimi yatağa attım. Sertçe yorganı üzerime çekip 5 dakika daha kestirdim. Alarmımın çalmasıyla kalkıp duşa girdim. Sıcak su beni biraz olsun rahatlatmıştı. Duştan çıkıp bornozumu üzerime geçirdim. Aynanın karşısına geçip dişlerimi fırçaladım. Hemen ardından saç düzleştiricisini fişe takıp saçlarımı düzleştirdim. Kapüşonlu bir kazak ve kot bir ceket giydim. Kapüşonu ceketin üzerine çıkardım. Altıma kot ceketle aynı renk bir kot pantolon geçirdim. Bu gün spor takılıyordum. Hafif bir makyajla okula hazırdım. Nefis kokular merdivenin başında belirmişti. Koşar adımlarla aşağı indim. Annem kahvesini yudumlarken bana bakıp gülümsedi. Bende karşılık verdikten sonra kendime bir bardak alıp kahve doldurmak için ilerledim. Annem sertçe boğazını temizledi.
"Sana süt koydum."
"Anne ben çocuk değilim."
"Kahve içmen yasak." diyerek bardağı elimden aldı.
"Neden ?"
"Doktorunla konuştum. Gördüğün kabusların kahveden kaynaklanabileceğini söyledi."
"Anne !! bana sormadan bay Dominick'i aramayacağına söz vermiştin." İşte şimdi kızmıştım. Bay Dominick benim psikoloğumdu. Ona her şeyi anlatırdım. Bana Patrick hakkında çok yardımcı olmuştu. Ama annem durmadan bir sorunum olup olmadığını sorardı. Veya ona illa ki bir sorunum varmış gibi davranıyor, beni rezil ediyordu. Bir gün bu konuda kavga ettik ve annem bana bay Dominick'e hayatımla ilgili ben istemeden bir şey sormayacak ya da söylemeyecekti. Şimdi ise sözünü tutmuyordu. Ona feci şekilde kızmıştım.
"Kabuslar görmeye başlamıştın. Halüsinasyonları saymıyorum bile."
" Halüsinasyon gördüğümü de nereden çıkardın ?"
"Cristina bana her şeyi anlattı." Harika. Sinirim şimdi iki kat artmıştı.
"Sana çocuk olmadığımı söyledim. Kendi sorunlarımı kendim halledebilirim." Neden hala küçük bir çocukmuşum gibi davranıyordu ki ? Artık büyümüştüm. Bunu anlaması gerekiyordu. Şuan çok sinirliyim. Ağzımdan sözcükler kontrolsüz çıkıyordu.Daha çok zorlarsa kötü şeyler olacaktı.
"Sen benim gözümde hala çocuksun. Ve ben ölene kadar da çocuk olmaya devam edeceksin."
" Ne düşünüyorum biliyor musun ? Canın cehenneme !!!" diyerek hızla kapıya ilerledim. Ayakkabılarımı dolaptan alıp ayağıma geçirdim. Annem sinirle fincanı masaya çarptı. Fincan paramparça oldu. Hızla yanıma gelip açmakta olduğum kapıyı kapattı. Çok sinirli görünüyordu. Bana öldürücü bakışlarını yolluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaşam ve ölüm arasında
Novela JuvenilÇekilen bir vicdan azabı. Geçmişinden kurtulamayan insanlar. İnanılması zor gerçekler. Sıra dışı yaşamlar ve görünmeyen varlıklar. Sonsuza dek bozulmayacak dostluklar...