Bir zamanlar uygun bir yerde bir mevsim sürecinde konaklamak için Dursun boyu çadırlarını kurmuştu her zamanki gibi Dursun beyleri bir aradaydı herkes çadırlarına çekildiğinde Dursun Bey'e karşı bir grup saldırıya geçmiş Dursun boyu acilen toplanıp oradan uzaklaşmış
Okargaşa içinde kimsecikler Aras hocanın küçük oğlu Zaferini oracıkta düşük kaldığını Fark etmemiş Peki Zafer kimde Zafer benim ve size Zorlu yolculuğumu anlatacağım
Babamlar yeni yurtlarında benim olmadığımı fark etmişler ama iş işten geçtiği için beni yanlarına alamamışlar daha sonra biraz sonra ailesi geldi ve beni alıp bir mahalleye götürdüler beni tek lokmada yemelerinden korkuyordum sonra hiç beklemediğim bir şey oldu Beni kendi çocukları gibi beslediler onları orada yaşıyordursun Biz biraz benden bahsedelim
Bir süre sonra Dursun beyleri terk ettikleri topraklarına geri döndüler çadırlarını kurdular ve yaşamaya başladılar Günlerden bir gün Aras kocanın at çobanı nefes nefese beynin yanına geldim" Beyim beyim! İlerideki ormanda aslanların arasında bir aslan yavrusu var Aslanlar gibi 4 ayağı üstünde yürür yalpalar ne aralar atar " dedi babam sevindi içinde bir umut düştü " Kim bilir belki de bu olan benim daha önce kaybolan oğulcuğumdurded" dedi Beyler adlarını atlayıp hemen yola düştüler aslanların yuvasına gidip oğlancı alıp evlerine geldiler babam çok mutluydu sonra sofra kuruldu şenlik yapıldı yediler işler ama ben aslanlara alışkındım ne yapayım duramadım Aslan yuvasına döndüm babam adamlarıyla tekrar yuvaya geldi beni tekrar alıp eve getirdiler ama ben duramadım Çünkü kendimi oraya ait hissetmiyordum Aslan yatağına geri gittim
Baktılar olacak gibi değil Hemen Dede korkut'u çağırdılar Dede Korkut gelerek benimle konuştu" Ey Oğul Sen İnsansın Aslan değilsin aslanlarla arkadaşlık etme bak sen de diğer arkadaşların diğer Yiğitler gibi at bin ok at onlarla arkadaşlık et ağabeyinin adı kıyan selçuk'tur senin de adın vasat olsun adını Ben verdim yaşın Allah versin" dedi ve uzaklaştı günler geçti Yine babamların yaylaya göç vakti geldi çadırları topladılar eşyalarını atlara eklediler ve yola düştüler önlerinde babamın çobanı kanun koca sarı Çoban gidiyordu sarı Çoban gide gide uzunpınar Deren bir pınara vardı o pınara Periler konmuştu ansızın koyunlar ürküttü sarı Çoban Pınar'ın başına gittiğinde gördüğü Peri Pınar başında kanat kanat'a bağlanmışlar uçuşuyorlar yanlarına gitti
Içlerinden birinin üstüne kepeneğini attı ve istememesine rağmen Peri kızını başka bir yere götürdüm Peri Kızı Güç bela Kanat su vurup uçtu ve sarı çobanın elinden kaçmayı başardı ama giderken de ona " sarı Çoban Ben de emanetin var 1 yıl geçince gel al ama sen Dursun'un başına büyük bir bela açtın" dedi sarı Çoban peri kızının sözlerinden biraz ürktü fakat yapabilecek hiçbir şey yoktu aradan Tam bir yıl geçti yaylaya doğru çıkıyorlardı sarı Çoban peri kızının yanına gitti ve peri kızının yanında bir de yaratık vardı yanlarına yaklaştı Peri Kızı yarattı Onun önüne doğru iterek " sarı Çoban sana söylemiştim gel emanetini al Alın size bir baş belası tüm Dursun iline bu bela yeter" dedi sonra da kuş olup oradan uçtu
Sarı Çoban yaratığa yaklaşıp ona dokundu o dokundukça yaratık duyuyordu bizim sarı Çoban oradan Tabana Kuvvet uzaklaştı Az sonra bayındırhan ve yiğitleri de gelip baktılar Onlar da merak edip yaratığa dokundular garip yaratık onlar dokundukça büyümeye devam ediyordu en sonunda bedeni insanına benzeyen ama kafasının üzerinde tek gözü olan bir canavar çıktı
Beyler onu alnının ortasında tek bir gözü olduğu için Tepegöz adına verdiler Babam tepegözü benimle büyütmek için Bayındır Handan izin istedi bayındırhan da kabul ettim Babam yaratığı eve getirdi ikimizi birlikte büyütmeye başladı