Ayla, çocukluğundan beri uçsuz bucaksız çölü rüyalarında ziyaret ederdi. Sıcak kumlara ayak bastığı anda Amatrana'nın zihnine giriş yaptığını bilirdi. Burasının onun anılarının, benliğinin saklandığı yerdi. Ayla bir süre rüzgar saçlarını savururken etrafını taradı. Kadim ruhun yakınlarda olmadığını görünce yürümeye başladı. Bu rüyaları birleşse de Amatrana'nın Ayla tarafından rahatsız edilmek istemediğinin bir işaretiydi. Böylece Ayla yürüdü ve yürüdü. Zihni dinginleşene kadar, duyguları yatışana kadar kumların üzerinde sıcak güneşin altında yürüdü. Rüyada olduğu için ne acıktı ne de susadı. Sadece bir çöl gezgini gibi dolaştı. Sonunda kadim savaşçının yanına vardığında Ayla onun bakışlarını takip etti. Amatrana yanında ondan bir baş uzun duruyordu. Uzun siyah saçları arkasında kamçı gibi sıkı bir örgüyle salınıyordu. Esmer teni güneşin altında parlıyordu. Vücudunun her yeri yara izleriyle doluydu. Savaşarak geçmiş bir hayatın izleriydi onlar.
"Neye bakıyorsun?"
"Sınırlarımıza, küçük gece kuşu."
Çocukken sürekli iletişim halindelerdi. Kadim ruh Ayla için içsel bir ebeveyn gibiydi. Çünkü Ayla'nın annesini görmesi yasaktı. Babası ise... O başka bir zamanın hikayesiydi. Ayla, Amatrana'nın baktığı yeri algılamaya çalıştı ama o çölün sonsuzluğundan başka hiçbir şey görmüyordu.
"Bir sorun mu var?"
"Biri içeri girmeye çalışıyor."
Ayla hemen savaş moduna girdiğini hissetti. Biri düşlerine mi girmeye çalışıyordu?
"Düşmancıl mı?"
Kadim ruh cevap vermeden önce bir süre bekledi.
"Emin değilim, küçük gece kuşu."
Sonra da dönüp simsiyah gözlerini Ayla'ya dikti.
"Uyanıyorsun."
Uyandığında Ayla'nın başı ağrıyordu. Bir süre zonklayan başını soğuk zemine yasladı. Daha kötü yerlerde uyumaya alışıktı ama onun asıl yorgun uyanmasına nedeni rüyalar dünyasında Amatrana'yı ziyaret etmekti. Özgür iradeni bir başkasının eline vereceğin güne ancak böyle uyanılır diye düşündü.
"Kararın kesin mi?" diye sordu kadim ruh. Kesin olduğunu biliyordu ama yine de Ayla'nın durumu söze dökmesine ihtiyacı vardı.
"Kesin. Savaşmadan pes etmeyeceğim."
Ayla hayatının en aptalca kararını da veriyor olabilirdi ama ne olursa olsun hayatta kalmayı seçmişti. Bağlanma ritüelden sonra bunu kendine hatırlatmak zorundaydı. Hücresinde ayağa kalktı ve odaya doğru fısıldadı.
"İnci'ye haber ver Boran. Teklifini kabul ediyorum."
Boran bir rüzgarçelendi. Onun türü gökyüzüne, rüzgara ve fısıltılara hükmederdi. Sesinin ona ulaştığına emindi. Çünkü çok kısa bir süre sonra kapısı çalındı ve İnci, Boran'ın arkasından içeri girdi. Kahverengi gözlerinde umut vardı.
"Teklifimi düşündün mü?" diye sordu İnci merakla. O da kendisi gibi uykusuz görünüyordu. Dünkü kendinden emin tavrından sonra Ayla'nın gözüne çok daha genç görünmüştü. Yaşı da ondan küçük olmalıydı. Ayla o an öyle öfkeliydi ki İnci'yi bir mistik ya da insan olarak değil de bir tehdit olarak görmüştü. Başka hiçbir detaya doğru düzgün dikkat etmemişti.
"Düşündüm. Kabul ediyorum." dedi elini öne uzatarak.
İnci de büyük bir hevesle elini ona uzattı. Ayla ise onu yakaladığı gibi kendine çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Döngü Bozan (gxg)
FantasyKoruyucuların hikayesi binlerce yıldır anlatılır. Onlar içlerinde kadim ruhlarla doğarlar ve efendileri için ölümüne savaşılar. Sonunda son nefeslerini verdiklerinde bir yenisi doğar ve böyle devam eder Mistiklerin hikayeleri. Ayla doğduğu ilk günde...