"Hey Jake! Burdayım."
Jaeyun elindeki karnesi ile yanıma geldi, bugün karnelerimizi almıştık ve ilk dönemi bitirmiş bulunuyorduk.
"Ah şimdi bu lanet müdürün bir saat konuşmasını mı dinleyeceğiz?"
Dinlemek zorundaydık, aslında dinlemek zorunda değildik çünkü sıradayken biz yoklama almıyorlardı değil mi?
Herkes aşağıya inerken Jaeyun'u omzundan tuttum ve müdürün koridorun sonundan elinde mikrofon ile ileriye yürüdüğünü fark ettiğimde çay ocağına çektim.
"Yakalanıyorduk az kalsın, sessiz ol"
Duvarın kenarına geçtiğimizde adım sesleri uzaklaştı. Müdür merdivenlerden aşağıya iniyor olmalıydı.
Jaeyun elinde telefonu ile ikimizin fotoğrafını çekiyordu bu sırada.
"Yakalansaydık ne olurdu?"
Tereddüt etmeden cevap verdim.
"Sıçardık."
Evet başka bir şekilde açıklayamazdım, müdür bizim törenden kaçtığımız görseydi çok kızardı. Kısık sesle kendi aramızda çay ocağında sohbet ederken bir anda içeriye Jongseong girdi. Yüzünde şaşkın bir ifade vardı.
"Burada ne işiniz var? Aşağıda tören varken kaçmanız yüzünden disipline gidebilirsiniz."
Jaeyun Jongseong'u gördüğünde korkudan hoplamıştı. Onu hep otoriter, disiplinli ve herkese adaletli davrandığını gördüğü için korkuyordu başımızın derde girmesinden. Ama ben onun cevap vermesini bekledim tepkisini görmek için ve yüzümü ona döndüm.
"Şey biz.. Jungwon başını vurdu da.. Buz alacaktık!"
Eli ile buzdolabını gösterdi.
"Törenden falan kaçmıyorduk!"
Jongseong'un yüzü sertleşmiş, kızgın bir şekilde bakıyordu.
"O zaman bunu müdüre anlatsanız iyi olacak.."
Kendimi gülmemek için zor tutuyordum resmen! Jaeyun'a dönmemeye çalışarak yalnızca Jongseong ile bakıştım, ardından o çay odasından çıktı.
"Lanet olsun Jungwon napacağız? Başın acımış gibi yapsan?"
Arkadaşım gerçekten çok endişelenmişti ama olayın nereye gideceğini merak ediyordum bu yüzden hiçbir şey söylemedim
"Tüm töreni orada durmak için ekmediniz heralde. Gelsenize?"
Jongseong'un geri gelip bize gülerek verdiği cevaba Jaeyun şaşırmıştı.
"Ne?"
Elimle kolunu tutarak çekiştirdim.
"Sana sadece şaka yaptı"
Ardından kafası karışmış Jaeyun ile beraber öğretmenler odasına gittik. Kimse odada yoktu, herkes aşağıdaydı.
"Hocanın şaka yaptığını düşünmüyorum."
Kulağıma sessizce fısıldadığında gülmemi tutamamıştım.
"Saçmalama. Jongseong sadece seni korkutmaya çalışıyordu"
Bana attığı sorgular bakışın ardından kırdığım potu farkettim ve hemen düzelttim yaptığım yanlışı.
"Yani, Jongseong hoca. Bay Jongseong. Bizi şikayet etmeyeceksiniz değil mi?"
Odanın köşesindeki koltuğa oturduğunda bize koltuğu gösterdi.
"Yalnızca ufak bir şaka yapmak istemiştim ama önemli bir konuşma yapılacak olsaydı sizi aşağıya gönderirdim merak etmeyin. Hadi gelin oturun"
Jaeyun aramızdaki garip ilişkiyi bilmediği için onun önünde normal davranıp normal konuşmalıydım. Beni yargılayacağından falan değildi, sadece başından beri hiçbir şey anlatmamıştım ve buraya kadar ilerlemişken onu yakın arkadaşım olarak görmediğimi sanabilirdi.
Oturup müdürün yaptığı saçma konuşmalardan konuştuk biraz, ve karnelerimizi karşılaştırdık. Jongseong birbirimizin derste yaparken yakalandığı komik şeyleri anlatırken neredeyse kahkaha seslerimiz aşağıdakilere gidecekti.
Törenin bitmesine yakın Jongseong bize sınıflarımıza gitmemizi, öğretmenlerin buraya geleceğini ve kızacaklarını söyledi.
Onla biraz daha vakit geçirmek istememe rağmen sırf Jaeyun var diye iyi tatiller dileyerek dediğini yaptım.
Herkes dağılmaya başladığında biz de sınıftan çıktık, arkadaşım annesi ile misafirliğe gidecekti bu yüzden erkenden gitti. Bir planım yoktu bugün karne çıkışı için. Aylak aylak koridorda Jongseong'a bakarken arabasının yanında olduğunu gördüğümde koşarak okuldan çıkmıştım.Beni neredeyse görmeyecekti, arabasına binerken adını seslenmem ile beni farketti.
"Jongseong! Bu kadar erken ayrılacağını bilmiyordum."
En azından herkes dağıldıktan sonra yanıma gelebilirdin.
"Okulda kalanlar eşyalarını kaldırıyor, ben genelde eşyalarımı eve götürürüm."
Bana bu kadar soğuk davranması normal değildi. Belki davranışını açıklayacak doğru kelime 'soğuk' olmayabilirdi fakat doğru düzgün konuşmamıştık bile.
Sessizce birbirimize baktığımız bir dakikadan sonra beklediğim şeyleri söylemeyeceğini anladığımda haftalardır kafamı karıştıran o şey bir anda ağzımdan çıkıverdi.
"Evli misin?"
Şaşırmış olacaktı ki kaşları yukarıya kalkmıştı. Doğru kelimeleri seçmeye çalışırmış gibi bir süre ağzı açık kalsa da konuştu.
"Nereden bu kanıya vardın?"
Nereden varmış olabilirdim ki? Yani aslında bir kanıtım falan yoktu, ama olasılık içerisindeydi. Bu kadar yakışıklı ve zeki genç, yirmilerinde işini eline alan bir adamın elbette nişanlısı veya sevgilisi olurdu.
"Yani.. Bir kadın ile bir ilişki içerisinde olmaman için çok da bir sebep yokmuş gibi."
Sesim çok duygusuz çıkıyordu, istemeden kaba olmuştum ama o bana tamamen iç ısıtıcı bir ses tonu ile karşılık vermişti.
"Jungwon insanlardan kolayca etkilenmem, eğer bir ilişkim olsaydı da seni buraya gelmeden çok önce durdurmuş olurdum."
İçim o kadar rahatlamıştı ki...Yüzüme yayılan kocaman gülümsemeyi saklayamıyordum.
"Oh! İçim rahatladı."
Bana aynı şekilde gülümseyip arabasını çalıştırdığında gitme vaktinin geldiğini anlamıştım.
"O zaman haftaya cumartesi gelirim, ne dersin?"
"Olur! Teşekkür ederim"
"İyi tatiller Jungwon, kendine iyi bak."
Bende ona iyi tatiller diledikten sonra arabası ile okuldan çıkmıştı, ve ben de tek başımda kalmıştım.
Neşeli bir şekilde evime yürürken karşıma bir süre önce sevdiğim kedi çıktığında oturup onu sevmeye başlamıştım. Gerçekten çok uzun süre geçmişti ama biraz şişmanlaması dışında aylar önce sevdiğim hali ile aynıydı.
Minik kedimle tekrardan karşılaşmak beni çok mutlu etmişti.
*************
Merhaba!! Yeni bölümü biraz geç attığım için özür dilemek istiyorum... Gözlerim enfeksiyon kaptı bu yüzden yeni bölüm yazamadım maalesef :(
Kitabın gidişatı hakkında kısaca konuşmam gerekirse, bitmesine az kaldı. Umarım sıkıcı ilerlemiyordur! Okuduğunuz için teşekkür ederim kendinize iyi bakın bölüm yazma konusunda elimi daha hızlı tutmaya çalışacağım 🌸🌸🌸
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2 (Jaywon)/Tamamlandı
Fanfictionhayat bazen size hiçbir şey mana etmeyebilir, ona da etmiyordu zaten. ama basit bir edebiyat öğretmenini gözünde çok büyütmüştü. (angst)