1

260 23 119
                                    


Gece vakti gelip çattığında
Bir ses figan eyliyor dağın öteki ucundan
'Ölüm geliyor, ölüm geliyor'
Gökyüzü kulaklarını kapatmak istiyor

Ölüm geliyor, ölüm geliyor
Gökyüzü kulaklarını kapatmak istiyor
Gece vakti gelip çattığında
Kuzgunlar kanat çırpıyor

Tanrılar, yeryüzünü insanoğlu için yarattıklarını söylerler.

Toprağı, ağaçları, dağları görüp görünebilecek her şey insanoğlu için yarattıklarını ; her şeyi onun hizmetine sunduklarını söylerler. Bunu bazen tapınak rahipleri aracılığıyla bazen tapınak girişindeki yazıtlarla bazen de parşömenlere sıçratılan mürekkeplerle yaparlar. Hepsinde birebir aynı cümleler yoktur ama anlam hiç değişmez.

"Yeryüzü insanlarındır."

Bu, koca bir yalan.

Yeryüzünün tek hakimi insanlar olmalıydı. Tanrılar, insanlara böyle söylediler çünkü. İnsanlardan onlara inanmalarını istediler. İnsanoğlu da gözünü ilk açtığı andan itibaren kendisine öğretildiği gibi öylece inandı.
'Tanrılar, kullarını önemser. Tanrılar, kullarını sever. Tanrılar, kullarına tutamayacağı sözler vermez. Tanrılar kullarından sorumludur ve onlara yalan söylemezler.'

Tanrılar, kullarına yalan söylediler.

Mumun ışığı yatsıya kadar yandı. Güneş ışığı yeryüzünü bir buseyle uğurlayıp yerini ay ışığına bıraktığında mumun ışığı söndü. Ay ışığı, gün ışığının öptüğü yeri söküp attı, toprak ikiye ayrılırken gerçek kendisini gösterdi.

Şeytanlar, karanlıklardan çıkıp yeryüzüne ayak bastığında yeryüzü, hiçbir zaman tam anlamıyla insanlara ait olmadı. İnsanlar gündüzü aldı, şeytanlar da geceyi. İnsanlar; geceyi gözyaşlarıyla verdiler, şeytanlar kahkahalarla aldılar. Gündüz; insanlara kucak açtı, şeytanları cayır cayır yaktı.

Tanrılar, kullarını önemsemediler
İnsanlar ve şeytanların uğrunda feryatların koparıldığı bu bölüşmesine kulaklarını kapattılar. Dökülen kanlar parçalanmış uzuvlardan oluk oluk toprağa akarken, ölü bedenler toprak tarafından sarmalanırken tanrıların gözleri kapalıydı.

Tanrılar, kullarına tutamayacakları sözler verdiler.
İnsanlara felaket zamanlarında onlara sığınmalarını söylediler ama tapınakların kapıları kapalı kaldı. Ne zaman dua ederseniz bunu duyacağız dediler çaresizlikle dualar edilirken uykuya daldılar. Göğsünüz daraldığında içinizi rahatlatacağız dediler kullarının kalpleri yerinden sökülürken öylece izlediler.

Tanrılar kullarını sevmediler ve onlara yalan söylediler

İnsanoğlu her şeyi sineye çekti ama bunu çekemedi.
Derin bağlılık duyduğu bunun için eğitildiği tanrılarının onu sevmemesine katlanamadı. Tapınaklara adım atmadı, dua etmedi, gökyüzüne bakmadı, feryat ederken tanrıları anmadı.

Tanrılar, artık kullarından sorumlu değiller. Çünkü kullarına yalan söylediler.

Yeryüzü insanların değildi. Lakin verilen bir söz vardı. İnsanlar kendilerini sevmeyen tanrılarının verdikleri sözleri her daim hatırlaması için gece vaktinin gelip çatmasını beklediler. Kılıçlar çekildi, gökyüzünde dolunay vardı. Tanrılar, yıllar sonra onları izliyordu.

Ardından bir ses duyuldu.

Kuzgunlar kanat çırpıyordu.

~

"Sence bu gece burayı hangi şeytan ziyaret eder dersin?"

"Hangisi gelirse gelsin hiçbirisinin geri dönüşü yok."

bir gün, üç sonbahar | rinsagiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin