11. Bölüm • Bir Abi, İki Kardeş

365 26 142
                                    

"Selam abi."

Kenan şaşkınlıktan konuşamadı birkaç saniye. Sonra, kendisine yaklaşan Barış'a bakarken, sinirden kaşları çatıldı ve zorlukla mırıldandı:

"Sen- nasıl yani- senin ne işin var oğlum burada? Ne zaman geldin - nasıl geldin?"

"Abi sakin." diye elini kaldırdı Barış hemen. "Anlatacağım her şeyi, tamam. Bir dur Allah aşkına ya."

Sinirine hakim olmak için zorlukla derin bir nefes alan Kenan, gözlerindeki kararmayı hissederek duraksadı. Günün yorgunluğunun üstüne üvey kardeşiyle karşılaşmak, dengesini bir kez daha bozmuştu.

"Abi?"

Barış'ın sesi kulaklarında çınladı. Farkında bile olmadan ayakta durabilmek için kapıya yaslanmıştı. Baş ağrısı yine şakaklarına vurmaya başlarken zar zor bir nefes çekti içine.

"Ne istiyorsun?" diye mırıldandı. Barış tereddütle baktı ona.

"Şimdi konuşmayalım böyle, burada..." Bir an düşündü. "Ben kalacak bir yer bulayım, mesaj atarım sana. Orada buluşuruz akşam."

Kendini biraz toparlayan Kenan, üvey kardeşine sert bir bakış attı. Bedenini yasladığı kapıdan ayrıldı, doğruldu ve ellerini cebine sokup sinirle nefesini verdi.

"İyi, tamam. Bana bak, sakın belaya sokma başını. Yine uğraşamam seninle."

"Ha yok, ona battım zaten batacağım kadar." dedi Barış hafif bir sırıtmayla. "Hadi görüşürüz."

"Barış!" diye seslendi Kenan öfkeyle, ancak Barış çoktan arkasını dönmüş, sokağın köşesine doğru ilerliyordu. Saniyeler içinde gözden kayboldu ve Kenan başını iki yana salladı.

"Allah'ın cezası..." dedi kendi kendine bıkkınlıkla. Ardından cebinden çıkardığı anahtarla eve girdi ve kapıyı kapattı.

************

Yemekten sonra sofrayı toparlamak için annesine yardım eden Veysel, abisinin ortalıkta görünmediğini fark ederek mutfağın kapısından çevresine bir göz attı. Televizyonun başına kurulmuş Muammer hariç kimse yoktu. Kenan yüksek ihtimalle odasına çekilmişti. Kaşları çatıldı, saat daha erken değil miydi? Çok garipti. Merakına yenildi ve annesine son kez başka yardım edilecek şey olup olmadığını sorduktan sonra mutfaktan çıkıp merdivenlere yöneldi.

Alt hole indi, abisinin kapısını tıklattı. "Gel" cevabını aldığında içeri girdi. Kenan yatağın kenarında oturuyor, elindeki telefonu çeviriyordu. Veysel'i görünce iç geçirdi.

"Gel abicim."

"Abi iyi misin sen?" diye sordu Veysel endişeyle, yatağa yaklaşıp abisinin yanına otururken. "Yüzün bir tuhaf. Erkenden de gelmişsin odana. Hayırdır, bir sıkıntı mı var?"

İçini çeken Kenan bakışlarını telefonuna sabitledi. Kısa süre sonra bıkkınlık dolu bir sesle konuştu: "Barış gelmiş."

Veysel kaşlarını çattı. "Barış ki- Haa, üvey kardeşin miydi?" Abisinin başını sallamasıyla merakla devam etti: "E ne diye gelmiş?"

"Bilmiyorum ki." dedi Kenan sıkıntıyla. "Tam eve girerken geldi. Akşam mesaj atarım orada buluşuruz dedi gitti. Allah bilir ne yaptı gene..."

Yüzünde o alışılmış yorgunluk vardı yine. Veysel endişeyle elini kaldırıp abisinin sırtına koydu.

"Abi bak iyi hissetmiyorsan yarın git yanına." dedi kısık sesle. "O kadar gezdik bugün, yorgunsundur da."

"Yok abicim, gidip öğreneyim derdi neymiş, uzamasın bu mevzu." dedi Kenan, telefonu elinde çevirerek. Gelen bildirim sesiyle irkilip ekranı açtı. "Hah... Baksana bir, neresi burası?"

Günbatımı • Kenan Kaya & VeyKen (Gönül Dağı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin