"Adınızı nakil listesinde üst sıralara kadar çıkarmayı başardık. Durumunuzun aciliyeti göz önüne alındığı zaman bulunmasının çok uzun sürmeyeceğini tahmin ediyoruz. Yine de tabii ki yakınlarınız sizin adınıza ilik vermek için hastanemize başvuruda bulunabilir. En yüksek uyum hangisindeyse onu seçeceğiz."
Kenan dinlerken yüzünde oluşan tebessüme engel olamıyordu. Kolundaki serum izinin sızlaması artık umurunda değildi. Bugün aldığı mutlu haber, nihayet içinde bir umut ışığının doğmasını sağlamıştı.
"Tamamdır doktor bey biz anamlara haber verdik zaten." dedi Veysel hemen. "Biraz sonra burada olurlar."
"Güzel. Biz de herhangi bir gelişmede sizlere haber vereceğiz."
"Eyvallah, sağolun."
Doktorun odadan çıkmasıyla Veysel hızla Kenan'a döndü. Gözlerindeki parıltı yüzlerce metre öteden bile seçilebilirdi. "Abi bak oldu işte. Oldu gördün mü? Kurtulacan resmen ya!"
"Dur bakalım." dedi Kenan, halbuki o da gülümsüyordu. "Belki de uyumlu çıkan olmayacak?"
"Aman ne karamsarsın sen de ya!" dedi Veysel isyanla. "Mutlu olsana azcık!"
"Mutluyum abicim, mutluyum. Gerçekten." Kardeşinin yüzüne bakıp iç geçirdi Kenan. "Hala duyduğumuz şeyin gerçekliğini sorgulayıp duruyorum. Ne bileyim... Rüyaymış gibi sanki."
"Rüya değil abi." dedi Veysel, onun bileklerini kavrayıp sıcacık gülümserken. "Rüya falan değil. Gerçeğin ta kendisi. Valla bak. O ilik de bulunacak, her şey normale dönecek. Güven bana."
"İnşallah abicim." dedi Kenan, başını öne eğip iç geçirirken. "İnşallah..."
Odanın kapısı pat diye açıldı. Taner, Ramazan, Dilek, Asuman, Döndü ve Muammer içeri girdi; hepsinin de yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.
"Vay, gral Kenan abim benim ya! Demek sonunda dönecen aramıza ha?" dedi Ramazan sevinçle.
"Valla abi Veysel haber verdi vereli içimiz içimize sığmadı, inşallah ilik bulunur." diye ekledi Taner mutlulukla. Kenan ikisine de gülümsedi.
"Eyvallah abicim, sağolun."
Döndü gözyaşları içindeydi, ilerleyip oğluna sarılmak istedi ancak doktor fazla yaklaşmamaları şartıyla görmelerine izin vermişti. Böyle kritik bir dönemde ziyaretçilerden mikrop kapmaması gerekiyordu.
"Oğlum, bu duyduklarımız... Doğru mu?" dedi Muammer sessizce. Veysel başını salladı.
"Doğru baba." Abisine bakıp gülümsedi. "Abim kurtulacak çok şükür."
"Kenan abi çok geçmiş olsun." dedi Dilek umut dolu gülümsemesiyle. "İnşallah en kısa zamanda dönersin aramıza."
"İnşallah Dilek'çim, sağol." dedi Kenan nezaket dolu tebessümüyle. Asuman da atıldı hemen:
"Abi valla evde senden başka konunun konuşulduğu yok. Ramazan sürekli sen iyileşince sana yapacağı sürprizlerden bahsedip duruyor. Şimdiden uyarayım ben."
"Yapacam tabii ya, Allah Allah! Ne yani iyileşen adama sürpriz yapılamaz diye bir kural mı var? Var da ben mi bilmiyom?"
"Ramazan bir dur." diye güldü Veysel. "Adam hele bir dönsün de aramıza... O zaman en kralından sürprizler yaparız merak etme."
Kenan gülümseyerek baktı ailesine. Gedelli'ye gelinceye kadar her şeyin üstünden yalnız başına, kimsesiz gelmeye alışmıştı. Acısını da, sevincini de tek başına yaşardı. Şimdi hepsine ortak olan bir ailesi vardı ve bu yüreğinin sıcacık olmasına yol açıyordu. Ancak birkaç dakika sonra hemşire gelip herkesi odadan kovdu, onlar da test yaptırmaya gittiler. Veysel çıkarken mutluluğuna engel olamayıp abisine sarıldı ve son bir göz kırpmanın ardından, tabiri caizse güle oynaya kan vermeye gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Günbatımı • Kenan Kaya & VeyKen (Gönül Dağı)
FanficBir güneşin batışı gibi daha da kötüye gitti her şey. Ama herkes, ufuktaki kızıllığın seyrine daldı ve kimse geriden gelen karanlığı görmedi.