36. Bölüm

828 96 10
                                    

Melek kalpli sevgilim Tao gibi birine bile kanını verebilecek kadar kusursuzdu. O mükemmel bir insandı.

Ama her şey berbat olmuştu. Lanet olasıca riskler hayatın her anında vardı. Ama bir kez sonuç iyi olmalıydı. Böyle birinin yaşaması için dua ettiğime bile inanamıyordum. Tao kanları aldığında tuhaf bir şekilde kıvranmaya ve bağırmaya başlamıştı. Bir süre sonra tamamen hareketlerini kesmişti. Öylece yatıyordu. Belki de o korkunç sonuç gerçek olmuştu. Umudumuzu kaybetmeden beklesek de Tao'nun kolu kayıp boşlukta sallandığında tüm umutlarımız tükenmişti.

En kötü durumda olan Suho abiydi. Sesini bile çıkaramıyordu. En az onun kadar kötü olan biri daha vardı. O Suho abi gibi duramıyordu. Bağırıp ağlamaya başlamıştı.

"Lanet olsun! Aç gözlerini! Seni seviyorum! Uyan!" diye bağırıyordu.

Yere oturup Tao'nun elini tutmuştu. Başını elinin üzerine kapayıp ağlamasını şiddetlendirdi. Biz öylece izliyorduk. Söyleyecek de yapacak da bir şey bulamıyorduk. O an Jong In'i tamamen kaybettiğimi düşündüm. Gözlerim dolmuştu. Kollarımı sevgilime sardım. Jong In'i bu şekilde kaybetmenin düşüncesi bile ölüm sancısıydı.

Baekhyun hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. O anda uzun zamandır ilk defa iyi bir şey oldu. Tao yavaşça gözlerini açtı. İlk baktığı ise tabi ki beklendiği gibi ağlayan ufaklık olmuştu. Baekhyun gözleri kapalı bir şekilde ağlıyordu.

"Lanet olsun Tao! Beni nasıl bırakabilirsin Seni seviyorum anlamıyor musun? Uyanmak zorundasın!" diyerek ona vurdu. Tao gülümsüyordu. Ama yediği darbeyle canı yanmıştı.

"Aaahh! Anlıyorum Baekhyun. Ama canımı yakıyorsun. Ağlama artık." diyerek yanaklarından süzülen yaşları sildi.

"Tao!! Tao!! Yaşıyorsun!"

Ne yapıyordu bu Baekhyun böyle? Resmen Tao'nun üzerine çıkmıştı. Abisi öksürüp dursa da umursamıyordu.

"Baekhyun, sakin ol. Altında öleceğim. Ahh Tanrım! Bu yaramaz ufaklıkla uğraşmak zorunda mıyım?" diyerek iç çekti Tao.

"Evet Panda! Benimle uğraşmak zorundasın! Sevdiğin birini kaybetmek ne demek biliyor musun? Bana yaşattığın bu üzüntünün karşılığında iyi davranmak zorundasın!"

Baekhyun kesinlikle büyük bir inatçıydı. Tao'yu yola getireceğine olan inancımı kuvvetlendirmişti.

"Sevdiğinin birini kaybetmenin ne demek olduğunu biliyorum Baekhyun. Üzgünüm."

Tao'nun son söylediğiyle gözleri bulutlanmıştı. Her şeyi sevdiklerini kaybettiği için yapmıştı çünkü. Tüm bu karmaşa bu yüzdendi. Hepimize bu yüzden zarar vermişti. Çünkü o en sevdiklerini kaybetmişti ve bir suçlu arıyordu. İlk bulduğu kişilere ise bunun bedelini ödetmeye çalışmıştı.

Baekhyun Tao'nun cevabına üzülüp ona sarıldı.

"Bana sürekli sarılmazsan sana iyi davranabilirim. Bir anlaşma yapsak mı?" diye sordu Tao.

Yixing dayanamayarak bağırdı.

"Kardeşimle gözümün önünle oynaşmayı kes pislik! O daha küçük ve senin ona aklından geçen şeyleri yapmana izin vermeyeceğim! Anladın mı?!"

Tao onu sakinleştirmeye çalışırken kapı çaldı. Suho abiyle birlikte kapıya doğru yürüdüm.

Suho abi istemsizce bağırdı. Gördüğüm yüzü gözlerim tanımasa da Suho abinin söylediği şeyi kulaklarım tanımıştı.

"Kyung Soo!???"

Dönüşüm ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin