Ardil

199 19 54
                                    

3 saat sonra.

   Gitmek, acaba gitse aile ne derdi? Zaten babası ona hediye ev almıştı, kontrole de etmişti. Ev lükstü, ferahtı. Uyanalı 1 saat olmuş, oda kilidini açmış sessizce oturuyordu. O anda çalan kapıyla gel diyince içeri Mehmet Bey girmişti. Aslında ev sakinlerinde sorun yoktu, asıl sorun ondaydı. Cesur yüzünden tekken salonda uyuyamazdı, odadayken de kilitlerdi. Oysa ilk gelişte mutluydu, enerji doluydu. Bu evde mutlu olacağına da emindi, lakin olaylar düşüncesinin tersinde ilerlemişti. Istemediği şeyleri bu evde de yaşamıştı, kalbi kırılmıştı.

Mehmet B - Iyi misin?

Dedi yanına yatağa oturarak, Ardil ise başını iki yana sallayarak başını onun omzuna koyup yerinde hafif kaymıştı. Kâbus filan yoktu, sorun odayı kilitlemekti, bundan o bile rahatsızken onlarında rahatsız olabileceğini düşünmüyordu. Hoş aile de rahatsızdı, evde güvensiz hissetmekse onun suçu değil Cesur'un hatasıydı. Abisine güvensizlik duygusu aşılamıştı, "acaba yine yapar mı?" sorusuna itmişti.

Mehmet B - Babanı çağırayım mı oğlum?

Ardil - Istemiyorum.

Mehmet B - Neyin var?

Dedi endişe yüklü sesiyle, onu kolunun altına alarak kendine çekmişti. Birşey olduğunu hemen anlamıştı, bir sorun vardı ve o huzursuzdu. Ardil'se derin bir iç çekerek yeniden konuşmuştu.

Ardil - Iyi hissetmiyorum, ben Cesur yüzünden eski evimde olduğu gibi burda da rahatsızım. Buraya ait değilim.

Mehmet B - Bir süre istersen benim evde kal, kendi evinde kal desem yalnız olman doğru olmaz.

Ardil - Rahatsızlık vermek istemiyorum.

  Birisi daha onun varlığıyla huzursuz olsun istemiyordu. Gün sonu kovulmak, ağır laf yemek istemiyordu çünkü dayanacak ne gücü ne de sabrı vardı. Içinde kanayan yaraları vardı, misal Asi hanım'ın onu niye sevmediğini iyi bilirdi. "Annen bile sevmezken üvey olan neden sevsin?" diyerek bazen kendine kızardı. Çünkü annesi dahi onu yamacında görmek istemiyordu, görmemek içinde ondan uzağa giderdi. Gerçi artık yoktu ya, Mecnun Bey'in gazabına uğramıştı. Adam onu çekip vurmuştu, bir an bile kaygı duymadan kafasına bir kurşun sıkmıştı. Tıpkı ikinci eşte olduğu gibi... Eş şeçimleri kötüydü ve bunu zamanla daha iyi anlamıştı. Hem o hemde çocukları zarar görmüştü. Mehmet Bey Ardil'in hüznünü iyi bilirdi, şuan bir avuntuya/ sevgiye ihtiyacı vardı.

Mehmet B - O nasıl laftır oğlum? Bak zamanında babanda böyle güvensizlik hissiyatından geçti ve bende kaldı. Eğer istersen seni de kendi evime götürebilirim, arada bir istersen babanda gelir.

Ardil - Babam ne der ki?

Mehmet B - Sen şuan bana bi cevap ver, benimle gelir misin?

Ardil - Bi süre burdan uzaklaşmak iyi olur, zaten biliyorum ki Asi hanım burdan ayrıldı ve öldü diye Cesur bana kinli! Beni sevmediğine de eninim.

Derken Mehmet Bey onun saçlarına ufak bir öpücük kondurmuştu, hüznünü kaygısını iyi bilirdi. Çünkü yeğeni Mecnun Bey'de bu yollardan geçmişti, bu malikhane ona da güvensiz gelmişti. Fakat mesafe ve yıkılan güvensizlikleri sayesinde eski düzenine geri dönmüştü. Ailesine gelmişti, sakinleşmişti. Belli ki Ardil'de aynı dönemden geçiyordu, bu evde huzursuz oluyordu. Çokta korkuyordu, bu nedenle evden uzaklaşması lazımdı.

Mehmet B - Sana psikolojik destek lazım, Ferman amcanla bir konuşayımda yardımcı olsun.

Ardil - Bu benim hatam demi? Biliyorum sizlerde herhangi bir sorun yok sorun bende!

Yürek Ateş-iHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin