Çıkardığı gıcırtılı seslerle kulağımı tırmalayan o korku trenine binmiştik,sonunda.
Yoshe,her zamanki gibi en öne oturup,kamerayı açmıştı.
"Öncelikle,hepinize selamlar,dostlarım.Bugün,son zamanlarda herkesin dilinde dolanan o meşhur lanetli olduğu söylenen lunaparka biz de geldik.Şu an gördüğünüz üzere,çoktan korku trenine binmiş bulunmaktayız.Yanımda Zako oturuyor,arkamda ise Ena ve Leina var."
Yoshe,kolunu uzatarak,bizi de kadraja almaya çalıştı.
Kameranın bize doğru döndüğünü görünce,Yoshe hariç hepimiz,kameraya gülümseyip,el salladık.
Gördüğünüz üzere,yoldaşlarım çok heyecanlılar,yüzlerinden okunuyor."dedi,Yoshe imalı bir şekilde.
Zako,her zamankinden daha durgun görünüyordu.
"Evet,çok mutluyuz.Yani,sonuçta bize zarar verebilecek,her türlü paranormal olayın yaşanabileceği lanetli bir lunaparktayız.Kim mutlu olmaz ki,değil mi?"
Zako'nun aşırı mantıklı olan bu konuşması bir yana,açıkçası,ben yaşayacaklarımız için çok heyecanlıydım.Bu lunapark,popülerdi,evet.ama,daha önce kimse içine girmeye cesaret edememişti.Zaten,böyle bir şeye cesaret edebilecek kadar aklı havada birkaç tane daha insan yavrusu yoktur,bu dünyada.Çoğu kişi, "Canınızı yolda mı buldunuz?"diye sorsa da,Yoshe ve Zako'nun "Bir kere genç oluyoruz."anlayışları böyleydi.Ena ve ben sadece onlara ayak uyduruyorduk.
Ve,tahmin edilebileceği üzere başımızdan bela eksik olmuyordu.
Bazen, "Bu beni gerçekten mutlu ediyor mu?"diye düşündüğüm oluyordu,elbette.Ama vardığım sonuç hep aynıydı,kesinlikle evet.
Bu süper değişik deneyimlerimizi ilk başta kimse umursamaz diye düşünmüştük,özellikle de Ena ve ben.Ama çok da düşündüğümüz gibi olmamıştı,daha ilk yılımızı yeni tamamlamamıza rağmen,ufak çaplı,popülerliğe sahip bir sosyal medya hesabımız vardı.
Takipçi sayımızın giderek artması da,motivasyonumuzu arttıran etkenlerden biriydi.
Yoshe,kamerayı kapatmıştı.Yüzündeki heyecanlı ifadeyi saklayamıyordu. "Galiba,sağ taraftaki kolu çekersek, hareket etmeye başlayabiliriz.Hazırsanız başlıyoruz."
Kamera tekrar açıldı.Yoshe,dediği gibi sağ tarafında duran kolu çekti.
Kol çekilir çekilmez,tren gıcırtılarla yavaşça hareket etmeye başladı.Uzun zamandır yerinden hareket ettirilmemiş olmalı ki,bir anda büyük bir toz bulutu görüş alanımı kapattı.Havadaki toz oranı bu kadar fazla olunca, hapşırıklarıma engel olamadım.Art arda gelen on beş hapşırıktan sonra,gözlerimi açabildim.
Büyük toz bulutu kaybolmuştu.Şu anlık,buranın lanetli olduğuna dair herhangi bir belirti yoktu.Uzun süredir bakımdan mahrum olduğu için,her yerde örümcek ağları,yosunlar ve toz katmanları vardı.
Ena,minik bir çığlık atınca,bütün gözler ve sevgili kameramız,ona doğru çevrildi.
Elimi,Ena'nın omzuna koydum, "Ne oldu,iyi misin?"
Ena'nın korku dolu bakışları yerini tiksintiye bırakmıştı.İşaret parmağıyla,hemen yanındaki duvarı gösterdi. "Orada,duvarda asılı bir iskelet var,galiba yapıştırılmış."
Bakışlarımı oraya doğru çevirdim.Ne kadar,örümcek ağlarıyla ve tozlarla kaplı olsa da iskelet olduğu belli olan bir şey asılıydı duvara.
Zako,yüzünü buruşturdu, "Ciddi anlamda rahatsız edici görünüyor."
Ben de onunla aynı tepkiyi verdim. "Gerçekten iğrenç."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Camelia
Teen FictionSadece eğlence için lanetli bir lunaparka gidip korku trenine binen bir arkadaş grubu. En fazla ne olabilir ki... Zako,Yoshe,Ena ve Ceys Camelia'da kendileri gibi kaybolan ruhlarını mı arayacaklar yoksa dünyada yitirdikleri yaşama sevincini orada t...