7. BÖLÜM

23 4 0
                                    

"Ruhumun şeytana kurban edildiği gün başlamıştı her şey aslında ama o bile benim büyümemi beklerken biri benim küçük olmamı umursamamıştı."

7. BÖLÜM
"Ve sen affedilmemeye mahkumsun"

"Gelmezsen o resmi abine gönderirim, abin ve kardeşi gibi gördüğü kişinin araları senin yüzünden bozulsun istemezsin, Eva. Çünkü sen bencil bir insan değilsin" ona olan güvenimin son kırıntılarını da süpürüp atmıştı.

"Sen beni hiç tanımamışsın" dedim alaycı bir ifadeyle, "ben kendi hayatım için annemi üzdüm sence abim ve Kartal'ın kavga etmesi umurumda olur mu?" annemi üzen ben değildim, annem beni zaten istemiyordu. Abim annemin arasında ki farkta buydu zaten, abim beni severdi koruyup kollardı ama annem bunu yapmazdı yine de bu durum onun benim annem olduğu gerçeğini değiştirmezdi.

"Kendini böyle mi kandırıyorsun?" diye sordu o da benim gibi alaycı bir tavırla. Hayır, yine inanmayacağını bile bile seni kandırmaya çalışıyorum. Oyunculuk yaparken bile rol yapmak ona rol yapmaktan daha kolaydı.

"Deneylim istersen" büyük bir kumar oynuyordum ve bu kumarın sonu ne olursa olsun her şekilde yalancı olacaktım, yalanı sevmeyen ben eninde sonunda yalan söylemeye mahkumdum.

Ya o da yalan söylemeye mahkumsa.

"Benimle kumar masasına oturmak istemezsin" dedi ciddi bir tavırla. Belki de onu dinlemeliydim, belki de gerçekten geçerli sebepleri vardı ama yoksa işte bu benim için yıkılış olurdu.

"Tamam" diye mırıldandım, o pes ettiğimi düşündü ama ben onu dinlemeyi seçmiştim. Seçimler vazgeçişlere gebe olmamalıydı. Arabaya doğru yürümeye başladım ve eski yerime oturdum.

O da yanıma oturduğunda vakit kaybetmeden arabayı çalıştırdı, "Ne kadar sürer işimiz, bir yere gitmem gerek" dedim camı hafif aralayarak. Hemen bir şey söylemedi, yola odaklıydı.

"Bir saat" dedi umursamaz bir tavırla. Ceketimin cebinde olan telefonu çıkartıp arama kısmına girdim. "Kimi arıyorsun?" diye sordu.

"İlgilendirir mi?" diyerek farklı bir soru yönelttim. Babamın numarasının üzerine tıklayıp derin bir nefes aldım.

"İlgilendirmez" dedi aynı umursamaz tonda. Telefon bir süre çaldıktan sonra kapanacağını düşündüğüm esnada açıldı.

"Ne var?" diye sordu babam, iyiyim baba.

"Seninle konuşmam gereken bir konu var" diye mırıldandım.

"Ne o, eve mi dönmeye karar verdin"

"Hayır, iki saate atacağım konuma gelir misin?"

"Seninle hiç bir şey konuşmam ben, beni arayacak yüzü nerden buluyorsun"

"Ben yalan hiç bir şey söylemedim, söylediklerimin hala arkasındayım ve açıklamadığım bir sürü şey olduğunu sende biliyorsun"

"Bir de beni tehdit mi ediyorsun?"

"Hayır"

"Senin gibi evlat olmaz olsaydı keşke ablan yerine sen ölseydin" nefesimin kesildiğini hissettim, aralık olan araba camından gelen hava bile ciğerlerime yetmiyordu sanki. İçimde oluşan kırıklara bir yenisini daha eklerken hiç tereddüt etmemişti. Birbirine bastırdığım dudaklarımı dilimle ıslattım.

"Düşüncelerinle ilgilenmiyorum, bana vermen gereken cevaplar var en başta da on dördüncü yaş günümde bana verdiğin ama benim bir türlü hatırlayamadığım o hediye" İnsanlara duymak istediklerini değil, duymak istemediği gerçekleri söylerdim.

DENİZ MELTEMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin