İlk öncelikle merhabalar. Bu benim yazdığım bilmem kaçıncı kurgum. Ama cidden bu kez sona kadar yayımlayacağım bir kurgu olacak gibime geliyor. İnce işleyeceğim bir kurgu olacağını hissediyorum. Umarım severek okuyacağınız bir kitap olur.
Sevgilerle...Tanıtım
Merak ediyordu adam bu ringde kaç kez dövüldüğünü ve ya kaç kez dövdüğünü. Her sahneye çıkışında bir şeyleri geride bırakıyordu. İlk bıraktığı ailesiydi. Belki de en büyük kaybı da bu hatası yüzündendi. Zaten bu ring, bu dövüş en güzel anılarını elinden almamış mıydı? Ne içindi bu çaba?
Anılar gözünün önünden film şeridi gibi geçiyordu. Güzel miydi anıları? Bilemiyordu. Normal bir aile nasıl olunurdu ki? Gayrimeşru çocuk olmak kolay değildi.
Zaten tek annesi sever, koklardı onu. Her zor durumda yanında olurdu. Gerçek babası azerbaycanlıydı. Birinci Karabağ savaşına gönüllü asker olarak katılmış, şehit düşmüştü. Sahi o da kendisi gibi düşüncesiz miydi, annesini neden yalnız bırakmıştı? Vatanı için diye düşündü adam. Peki ya annesinin hamile olduğunu bilse, gönüllü asker olarak gider miydi? Bilemiyordu adam.
Annesi hep babası hakkında gülerek konuşur, gözleri hatıraları andıkça dolardı. Babasını çok sevdiği zaten gözlerinden belli olurdu. Seven adam bir ayrı bakardı hayata karşı.
Babası şehit düşenden sonra, annesi Türkiye'ye geri dönmüş. Dedesinin yanına gelmiş. Dedesi ilk önce esip, gürlemiş. Gayrimeşru, nikahsız bir ilişkiden olan çocuğu istememiş. Henüz annesinin karnındayken çocuk istenmeyen biri olmuş. Dedesi çözümü kızını yakın arkadaşının oğluyla nikah kıymasında bulmuş. Annesi sevmeyerek evlenmiş. Kalbinde hep babasını saklamış. Düğün gününde bile sevdiği adamın verdiği madalyonu boynundan çıkarmamış kadın.
Çocuğu doğduktan sonra sevdiği adamın ismini vermiş. Raul... Anlamı bilge ve yaşlı kurt anlamına gelir. Dedesi bu ismi beğenmemiş, ikinci isim olarak Zahir adını vermiş. Hep Zahir diye seslenmişler adama. Anlamı gizli, saklı olan. Aynı adamın hayatı gibi.
Raul Zahir Özalp... Çocukken hep ikinci planda oldu. Kardeşine örnek olmayan bir abi. Tabi ailenin düşünceleri hep bu yönde oldu. Kardeşi Özkan Özalp hep abisine hayran biriydi. Hep özgüvenle yürürdü, bilirdi arkasında abisinin olduğunu.
Özkan kavga ederdi, Zahir arkasını toplardı. Suçlu olan Zahir olurdu. Şikayet edilen Zahir olurdu. Okuldan uzaklaştırma alan yine Zahir olurdu. Ortaokulu böyle bitirmişlerdi.
Lise zamanları belki de Zahirin en çılgın zamanlarıydı. Kanı deli akıyordu, bu deli oğlanın. Coşkusu ayrı dert, sakinliği bambaşka bir dertdi. Lise zamanlarında arkadaş ortamı da başkaydı. Alkolik, madde bağımlısı, kuralları her anlamda çiğneyen arkadaşlara sahipti.
Zaten o ortamlardan düşmemiş miydi kafese?
İlk dövüşünü hatırladı. Aslında ilk dövüldüğü anı mı demeliydi? Altı kaburga çatlaması, kolunu kompleden kırmışlardı zaten. Zaten bu olaylardan sonra olmamış mıydı? Bu olaylardan sonra bağımlılık haline gelmişti dövüş. Adam hiçbir zaman yenilgiyi kabullenemezdi. Bir keresine koç burcuydu o. Ondakı inat ve takıntılık sorgulanamazdı bile.
Yaşadığı şeylerle, aldığı travmalarla öfke kontrolü de ortaya çıkmıştı. Zehir gibi akan öfkesi vardı. Sahi adam son zamanlar öfkeden başka duygu hissettiğini bile hatırlamıyordu. Garipti işte, çok garip.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüme İnat Yaşıyorum
RomanceÖlüme inat savaşanlar için... 🥊Yetişkin içerik, arqo kelimeler, şiddet içermektedir. 🥊Kitap şahsıma aittir, çalınıp kopyalanması zamanı gerekli işlemler başlatılacaktır. 🥊Ölüme inat savaşanların dünyasına hoşgeldiniz efendim...