18.Bölüm

13 2 0
                                    

Esmer kız "Çı-Çınar" diye kekeledi.

Kimdi bu kız diye bakakaldı Huzur? Serdar'ın hareketlerinin üzerindeki dikkat tamamen kalkmış bu kızın üzerine geçmişti.

Bakışlardan anlaşıldığı kadar eski bir arkadaşlarıydı. Melek'in gözlerinden ateş saçacak kadar sinirli bakması pekte sevdiği anlamına gelmediği kesindi.

Çınar arkasından seslenen kıza dönerken sesi oldukça tanıdıktı. Arkasını döndüğünde yıllar sonra karşısında görmeyi beklemiyordu. Görünce içinde hiç bir kıpırtı bile olmamıştı. Bu hissizliği yüzünede yansımıştı.

Kız tekrardan kendini toparlayıp "Hoşgeldin Burak." Dedi.

Çınar'ın bu yanıtsızlığının üzerine Burak "Sende Hande. Geri döndüğünü bilmiyordum." dedi soğuk bir sesle.

Huzur bu tavırlardan bu kız ile Çınar'ın bir geçmişi olduğunu anlamıştı. Kızı şöyle bir baştan aşağı süzüp bakışlarını Çınar'ın üzerine dikti. Ne tepki vereceğini beklediği belliydi. Kalp atışları dışarıdan duyulacak gibi atıyordu.

Hande "Döndüm denilemez. Dedemi ziyaret amacıyla geldik. Son günlerde biraz rahatsızmış. Sen temelli mi?" Döndü. Burak'a konuştuğu halde bakışları Çınar'daydı.

Burak "Evet, temelli." Dedi.

Hande "Çınar nasılsın?" Diye soru yöneltti.

Çınar elini Huzur'un beline koyup kendine yaklaştırdı. "İyiyim ama gitmek üzereydik bizde." diyerek cafenin içerisine girdi. Huzur bu hamlesi karşısında şaşkındı. İçeriye girip resmen pasta çörek seçiyordu. Umrunda değilmiş gibi davranıyordu. Kurabiyeler hakkında yorum yapıyor kendi isteklerine göre bir paket hazırlatıyordu. Belki de gerçekten umrunda değildi.

Melek "Ne zaman gidiyorsun?" Diye sordu imalı bir sesle.

Hande bu soru karşısında kaşlarını havaya kaldırıp kendisiyle bu konuşma tarzından hoşlanmadığını gösteren bir yüz ifadesi ile "Bilmiyorum canım, belli değil. Beni gördüğünde sevinmedin sanırım. Çok yıl geçti üzerinden." dedi.

Melek "Sevinmemiz mi gerekiyordu? Sanmıyorum." dedi. Melek'in sinir seviyesi her dakika artıyordu. Burak elinden tuttuğu gibi içeriye geçti. "Hadi hazırsa gidelim artık." Dedi.

Çınar kasada ödemeyi yapıyordu. Huzur "Evet bitti sayılır, Melek iyi misin?" Dedi. Melek evet anlamında kafasını sallarken bile bakışları Hande'nin üzerinde kitliydi.

Önden Çınar ve hala eliyle belinden desteklediği Huzur ardından Burak'la el ele Melek çıktı.

Serdar onlar çıktığı gibi "Aa, nereye gidiyorsunuz hep beraber takılırdık." dedi.

Burak bozulmaya başlayan yüzlerle beraber "Yok kardeşim, bizim biraz işlerimiz var. Sonra ayarlarız." diyerek yürümeye devam etti.

Serdar yeniden "Kesinlikle ayarlayalım, Huzur'u daha yakından tanımak isterim." dedi göz kırparken.

Hande "Huzur'da kim?" diye soru yöneltti suratındaki alaycı bir ifade ile.

Serdar çapkın ses tonu ile "Çınar'ın belinden ittirerek sürüklediği bu güzel kız. Burak'ın kuzeni oluyor." dedi.

Çınar iyice gerilmişti. "Evet sürüklemek denilemez. Kendisi Burak'ın dayısının kızı. Benimde kız arkadaşım. Bir kaç ay önce taşındı artık burada yaşayacak. Merak ettikleriniz bittiyse kendi içimizde planladığımız bir gezimiz var. Yani kısaca görüşürüz gidiyoruz." diyerek hızla arkasını döndü. Huzur'un beline sardığı elini çekerek boşta olan elini tutarak gidelim anlamında kafasıyla işaret yaptı.

Huzur şaşkındı. Şaşkın ama mutlu. Kız arkadaşım mı demişti o? Sesi tekrar tekrar kulaklarında yankılanıyordu. Benim de kız arkadaşım. Benim kız arkadaşım. Yüzünde salakça bir gülümseme oldu.

Hande ve Serdar'da şaşkındı. Böyle bir durum beklemedikleri belliydi. Sadece şaşıran onlar değil Burak ve Melek'te olmuştu. O kadar ısrar ve baskı yapmalarına rağmen ağzından böyle bir kesinlikte bir hal çıkaramamışlardı. Ama ufak bir kıskançlık bu durumu kabullenmesini üstüne birde sesli bir şekilde dile getirmesini sağlamıştı.

Hızlı adımlar ile yürüyen Çınar'a yetişmeye çalışıyorlardı resmen koşar adım ile. Arabanın yanlarına geldiklerinde ellerinde bir kaç poşetle bekleyen adamlardan biri vardı.

Çınar arka koltuğun kapısını açtı. Huzur bu hamleyle elindeki poşetleri Çınar'a uzatarak bindi. Çınar aldığı poşetler ile kendi elindekileri bagaja yerleştirdi. Ardından adama dönerek "İstediklerimi aldın mı?" dedi. Adam poşetleri bagaja yerleştirirken "Evet Çınar bey, istediğini her şey hazır. Tekne marinada hazır." dedi.

Çınar, Burak ve Melek'i beklemeden arabaya bindi. Dikiz aynasına baktığında kendisine bakan Huzur'u gördü.

Huzur elini Çınar'ın omzuna koydu. "Sakin ol. Niye bu kadar gerildin?" diye sordu. Çınar elini omzunda duran Huzur'un elinin üzerine koydu. Yüzünü ona dönerek kömür karası gözleri ile gözlerinin içine bakarak "Eğer canını acıttıysam, dediklerimden hoşlanmadıysan söyle lütfen. Gerçekten özür dilerim. İstemsizce çok gerildim. Serdar'ın bulaşık hareketleri, Hande'nin gelişi falan derken hoşuma gitmeyen olaylar gerçekleşiyordu. Lütfen kusura bakma." dedi.

Huzur elinin üzerinde duran eli tutmak için hamle yaptı. Eli tutup "Sorun yok, beni oradan kurtardığın için teşekkür ederim." dedi.

Çınar şaşırdı Huzur'un elini tutmasını beklemiyordu. Yüzüne bakakaldı.

Arabaya binen Melek ve Burak sayesinde dikkatleri dağıldı. Çınar hızla toparlanıp direksiyona döndü. "Oh sonunda gelebildiniz. Gidiyorum artık vakit geçti iyice." dedi. Kendisinin üzerinde olan gözleri dağıtmaya çalışır bir hal ile.

Burak "Tabi tabi hadi. Hatta konuşmamak için müzik açayım." diyerek güldü.

Kısa bir yol, güzel bir müzik ile birlikte marinaya ulaştılar. Araçtan inip bagajdaki poşetleri bölüşerek aldılar. Hızla erkekler ve Melek tekneye bindiler. Huzur biraz ürktü. Daha önce sadece koskocaman bir gemiye binmişti. İnce bir tahta üzerinden yürüyerek değil oda.

Çınar geriye baktığında öylesine bakan Huzur'u farketti. Yaklaşıp elini uzattı. Huzur kendisine uzatılan eli tutup sağlam adımlar atarak tekneye bindi.

Çınar "Hadi içerisini gez biraz korkma güvenli." diyerek gülümsedi. Huzur hafifçe Çınar'ın karnına vurdu. "Komik değil. Korkmak değil ilk defa bindiğim için tedirgin oldum tahta güvensiz geldi." dedi.

Çınar gülümsemesini büyüterek "Tamam tamam hadi öyle olsun." diyerek teknenin bağını çözdü.

Burak tekneyi çalıştırdı. Güneş gözlüğünü takıp yüzüne vuran esintiye doğru ilerlemeye başladı. Melek hoparlöre güzel bir müzik bağlayıp çalıştırdı. Kaptan koltuğunda oturan Burak'ın sırt kısmında sarıldı. Çalan şarkıya eşlik ederek sarılmaya devam etti.

Burak gülümseyerek Melek'in yanağına bir buse kondurdu.

Huzur masaya alınanları yerleştiriyordu. Çınar meyveleri kesip Huzur'un yanına yaklaştı. Elindekileri teker teker masaya yerleştirdi. "Hadi otur, manzarayı izle. Biraz ruhun dinlensin." Dedi eli ile yanındaki koltuğun üzerine hafifçe vurdu.

Huzur yavaş adımlarla yaklaşıp oturdu. Şöyle bir uzun bir nefes aldı. Gözlerini kapatıp yüzüne değen esintiyi hissetti. Yüzüne bir gülümseme yerleşti. Halinden mutluydu.

HuzurHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin